GLOBAL İSTİHDAM VE ÇEVRE SORUNLARI


COŞKUN CAN AKTAN & İSTİKLAL Y. VURAL


 

Globalleşme konusunda en çok tartışılan konulardan birisi de istihdam konusudur. Globalleşme muhalifleri işsizlik, çocuk işçiliği, düşük ücretler, emeğin sömürülmesi gibi istihdam sorunlarını globalleşme sürecinin doğal sonuçları olarak görmektedirler. Globalleşme taraftarları ise sözkonusu sürecin aslında işsizlik sorununun azaltılması, yüksek ücret elde edilmesi vs. konularında bir fırsat olarak olduğunu iddia etmektedirler. Kanaatimizce, olaya her iki yönüyle de bakılmasında yarar bulunmaktadır. Globalleşme, gerekli önlemler alınmadığı takdirde istihdam sorunlarının ortaya çıkması açısından bir tehdit ve tehlike olarak görülebileceği gibi, aynı zamanda globalleşme, istihdam sorunlarının azaltılmasında bir fırsat olarak görülebilir.

Globalleşme sürecinin hız kazanması, dünyada işsizlik sorununun da farklı bir boyut kazanmasına yol açmaktadır. Globalleşme süreci ile birlikte bilgi ve hizmet işleri ve işçileri önem kazanırken mavi yakalı işçiler ve imalat işleri eski önemlerini kaybetmeye başlamışlardır. Bilgi ve enformasyon sektörlerinin öne çıkması sanayi toplumunun mavi yakalı işçisine olan talebi azaltmış ve belirli sektörler dışında firmalar küçülme yoluna gitmişlerdir. Aynı zamanda bu süreç beyaz yakalı bilgi işçisine olan talebi arttırırken milyonlarca mavi yakalı işçi istihdam sürecinin dışında kalmıştır. Yaşanan gelişmeler hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerde işsizlik sorununu ortaya çıkarmıştır. Bilgi ve hizmet işlerinde çalışan son derece vasıflı, eğitimi , yaratıcılığı, mobilitesi yüksek bilgi işçileri bu dönüşümden kazançlı çıkan grubu oluşturmaktadır. [i]

Alvin Toffler, “Yeni Güçler ve Yeni Şoklar” adlı kitabında işsizliğin artık niceliksel olmaktan çıktığını ve niteliksel olduğunu belirtmektedir. Yeni iş alanları açmakla işsizlerin sayısı azaltılamamaktadır, çünkü sorun artık sayı sorunu değildir. Toffler her işsize karşı on tane işçi aranıyor ilanı da çıksa, on milyon işçi aranırken ortada bir milyon işsiz de olsa, o bir milyon kişi, yeterli beceri ve bilgiye sahip olmadıkça istenen işi yapamayacağını belirtmektedir. Beceriler artık öyle çeşitlidir ki ve öyle çabuk değişmektedir ki, işçilerin geçmişteki kadar ucuza değiştirilip yerine yenilerinin alınması düşünülemez. Para ve sayı artık sorunu çözemez hale gelmiştir (Toffler,1992: 87-88).[ii]

Benzer şekilde çağımızın ünlü yönetim bilimcilerinden ve füturistlerinden biri olan Peter Drucker da beden işçiliğinin gerileyişinin sebebinin ne bir rekabet gücü meselesi, ne hükümet politikası, ne iş hayatının bir dönemi hatta ne de ithalat meselesi olduğunu gerilemenin yapısal olduğunu ve geri dönüşünün olmadığını belirtmektedir (Drucker,1996:153)

Son çeyrek yüzyılda istihdam ve sektörel yapıdaki dönüşüm, bilgi ve hizmet işlerinin öne çıkması sonucu sendikal yapıda da ciddi sorunlar yaşanmasına neden olmuştur. Globalleşme sürecinde sendikal yapının gittikçe zayıfladığı görülmektedir. Toffler sendikaların daha çok zanaat veya seri üretime göre tasarlanmış oldukları için, ya tümüyle değişmeleri yeni örgütlenme biçimlerinin düşünülmesinin şart olduğunu belirtmektedir. (Toffler,1992.)

19.yüzyılın ve 20.yüzyılın işçi sınıfı tanımlamasıyla 21.yüzyılın çalışan prototipi farklılık arz etmektedir. Bir çok firma özellikle çalıştırdığı çekirdek işgücü için çok yeteneklilik ararken, bunları yan kullandığı işgücüne oranla "aristokrat çalışan" grubu olarak kategorize etme eğilimindedir. Sendikalar fordist üretim yapısının hakim olduğu, binlerce zaman zaman yüz binlerce işçinin aynı mekanda üretimin dev fabrikalarda yapıldığı, mavi yakalı işçilerin hakim olduğu bir dönemde altın çağlarını yaşamışlardır. Bilgi ve enformasyon teknolojilerinin gelişimi, küçük işletmelerin artması, işsizlikte meydana gelen artış, iş piyasasında esnek çalışma şekillerinin uygulamalarının artması, işverenlerin sendikasızlaşma yönündeki tutumları bir çok ülkede sendikal hareketin krize girmesine neden olmuştur. Sanayi toplumunun alamet'i farikası olan dev fabrikaların ve fordist üretimin krizi sendikalarında krizini oluşturmuştur.[iii]

İşsizliğin artışı ve sendikaların güç kaybetmesi bir çok tehlikeli durumu da beraberinde getirmektedir. Geçmişte binlerce kişiyle aynı safta olan vasıfsız işçi şimdi yalnız ve tek başınadır. Bu durum özellikle işsiz kalmış ve yakın zamanda iş bulamayacak durumda olan vasıfsız emek üzerinde kitle eylemlerine yönelik potansiyel aday olma durumunu gündeme getirmektedir.  Sendikalar vasıfsız işçiler için aidiyet duygusu sağlamaktaydı. Sendikaların zayıflaması ve işsizlikteki artış işçilerin yeni aidiyet alanları arayışına yol açmıştır. Ayrıca işsiz kalmış ve yakın zamanda iş bulamayacak durumda olan büyük bir kitle için geleceğe yönelik güvensizlik ve belirsizlik artmıştır.  Gittikçe artan belirsizlik ve güvensizlik kişilere aidiyet ve kimlik sağlama işlevi gören fundamentalist ve milliyetçi akımların güçlenmesini de beraberinde getirmektedir. Nitekim dünyada milliyetçi hareketlerin güçlenmesi, ırkçılık, dini hareketlerin artışı globalleşme sürecinin ivme kazandığı gelişmelerdir. Globalleşme sürecinde işsiz kalan ve ya gelecek belirsizliği ve ümitsizliği bulunan kesimler kendilerine parlak bir gelecek vaat eden büyük hayaller sunan söylemlere kolayca yönelebilmektedirler.[iv]

Çalışma hayatı ve istihdam ile ilgili olarak ele alınması gereken konulardan birisi de çocuk işçiliği sorunudur.

Sanayi kapitalizminin gelişmesi ve aile temelinde örgütlenmiş olan üretim sistemlerinin çözülmesi ile hane halkı üyelerinin bireyler olarak emeklerini satmak zorunda kalmaları sürecinde çocuklar pazarda talep edilen ucuz işgücü olarak aileleri için bir nakit kaynağı olmuşlardır. Aslında bu tarihlerden önce çocuklar özellikle de yoksul halk kesimlerinin çocukları hep çalışmışlardır. Ancak sanayi devrimiyle birlikte çocuk işçiliğinin niteliğinde ve niceliğinde önemli bir değişim olmuştur. Bu gelişmeler mekansal olarak değerlendirildiğinde, gerek zamanlama gerekse nitelik açısından farklılıklar gösterse de hemen her toplumda yaşanılan bir süreç olmuştur  Bugün, milyonlarca çocuk, fiziksel,zihinsel, eğitsel, sosyal, duygusal, ve kültürel gelişimlerine zarar veren ve ulusal yasalarla, uluslararası standartlara uygun olmayan koşullarda çalışmaktadır. Günümüzde çalışan çocukların sayısını kesin olarak söylemek mümkün olmasa da, ILO (Uluslararası Çalışma Örgütü) araştırmalarına göre dünyada 5-14 yaş grubunda 250 milyon çalışan çocuk bulunduğu, 12-17 yaş grubu 283 milyon çocuğun çalıştığı için okula devam edemediği tahmin edilmektedir. 5-9 yaş arası çalışan çocuklar toplam  çalışan çocuk sayısının yaklaşık yüzde 20’sini oluşturmaktadır. Buna göre 5-9 arası yaklaşık 50 milyon çocuk çalışmaktadır. [v]

Uluslar arası Çalışma Örgütü’nün hazırladığı bir çalışmada 10-14 yaş arasındaki çocukların 73 milyonunun ekonomik faaliyetlerde kullanıldığı saptanmıştır. Genel olarak çocuk işçiliği sorunu az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde daha yaygındır. Bölgeler itibariyle bakıldığında ise çocuk istihdamı yönünde Asya ülkeleri ilk sıralarda yeralmaktadır. (Küçükkalay ve diğerleri, 2000:105-106.)

Çocuk işçiliği sorunu tümüyle azgelişmiş ülkelere özgü bir nitelik taşımasa da yoğun olarak bu ülke grupları içinde yaygın oluşu bu problemin yapısal sorunlardan kaynaklanmasındandır. Sorunlar; nüfus artışı, yoksulluk, işsizlik, düşük eğitim düzeyi ve çarpık kentleşme gibi az gelişmişliğin karakteristikleri ile  ilişkilidir. Sanayileşme sürecini henüz tamamlayamamış, nüfus artış hızı yüksek, dolayısıyla nüfus yapısı genç olan ülkelerde ailelerin eğitime yaklaşımı çoğunlukla fakirliğin zorlayıcı baskısı altındadır. Sorun ayrıca eğitimin kalitesine ve eğitime olan güvensizliğe de dayanmaktadır. Bu ülkelerde, eğitim sisteminin üretim sistemine uyumsuz olması, eğitimin geleceğin işsizlerini yaratmakta olduğunu düşündürmektedir.[vi]

Globalleşme sürecinde çocuk işçiliği sorununun  giderek yaygınlaştığı gözlemlenmektedir.  Önemle belirtelim ki, çocuk işçiliği sorunu tek başına globalleşmenin ortaya çıkardığı bir sorun değildir. Özellikle az gelişmiş ve gelişmekte olan ulusal ekonomilerin yıllar boyunca yüz yüze bulundukları bu sorun global ekonomik ilişkilerin yaygınlaştığı bir süreçte daha da yaygınlaşmıştır.


 

[i] Memet Zincirkıran, “Küreselleşme : Sorunlar Ve Çözüm Önerileri”,

 http://www.isguc.org/memet2.htm

[ii] Toffler’in görüşleri şu kaynaktan aktarılmaktadır: Memet Zincirkıran, “Küreselleşme : Sorunlar Ve Çözüm Önerileri”, http://www.isguc.org/memet2.htm

[iii] Memet Zincirkıran, “Küreselleşme : Sorunlar Ve Çözüm Önerileri”,

 http://www.isguc.org/memet2.htm

[iv] Memet Zincirkıran, “Küreselleşme : Sorunlar Ve Çözüm Önerileri”,

 http://www.isguc.org/memet2.htm

[v] Faruk Sapancalı., “Küreselleşme Bağlamında Çocuk İstihdamı ve Önlenmesine Yönelik Çabalar.” Bkz. http://www.cmis.org.tr; Küçükkalay ve diğerleri, 2000:105.

[vi]  TİSK, „Sanayide Çalışan Çocuklar“, http://www.tisk.org.tr/ipec/ipec_04.htm; Çalışan çocuklar ve çocuk işçiliği sorunu ve çözüm önerileri hakkında bkz: Karabulut, 1996; Küçükkalay ve diğerleri, 2000;


Kaynak: C.Can Aktan ve İstiklal Y. Vural, Globalleşme : Fırsat mı, Tehdit mi? , İstanbul: Zaman Kitap, 2004.