GELECEK BİLİMİNİN GELİŞİM AŞAMALARI

 

Mustafa Dırık

 

 

 

 

 

I. Aşama: Bilimsel Gelecek Çalışmalarının Ortaya Çıkışı:

 

Gelecek biliminin kuruluşu eş zamanlı iki ayrı istikamette gerçekleşti. Bir yanda Avrupa’lı bilim adamları disiplinin insanî ve felsefi temellerini ortaya koyarken, diğer yandan Amerikalı bilim adamları onun temel metodolojisini ve araçlarını geliştirdiler.

 

II. Dünya Savaşı sonrasında, Avrupa’nın harap olmuş ülkelerinin yeniden yapılanması için uzun dönemli stratejik planlara ihtiyaçları vardı. Bu planlar uzun vadeli gelecek hakkında sağlam öngörüler gerektiriyordu. Bu ihtiyaç yüzünden, özellikle Fransa’daki bazı planlamacılar gelecek hakkında neler bilinebileceğine dair bazı şeyler keşfetmeye başladılar. Gaston Berger bunlardan biriydi. Berger, Paris’te kendini gelecek bilimine adamış ilk kurumlardan biri olan Centre International de Prospective’i kurdu. Prospective dergisini de çıkarmaya başlayan Berger, geleceğimizi icad edebileceğimizi ve oluşturabileceğimizi savundu; geleceğe boyun eğmemiz gerekmiyordu. Prospective grubunda, değişik alanlardan çok sayıda uzman, insanlık için arzu edilir bir geleceğin geliştirilmesi ve makul olarak neyin gerçekleştirilebileceği üzerine odaklandılar. 1964’de bir başka Fransız Bertrand de Jouvenel, klasik çalışması The Art of Conjecture’ı yayımladı. Bu eser gelecek hakkında bilgi sahibi olmanın  mümkün olup olmadığını inceden inceye inceliyor ve disiplinin felsefî temellerini ortaya koyuyordu. Paris’te hala faaliyette olan Association International Futuribles’i kuran Jouvenel, bir dizi olasılıklar yelpazesi olan geleceği önceden bilebilmenin imkansız olduğunu ve gelecek hakkındaki çalışmaların bilimden çok bir sanat olması gerektiğini öne sürdü. Bunun gibi daha pek çok Avrupalı bilim adamı disiplinin entelektüel temellerinin ortaya çıkmasına katkıda bulundular.

 

Disiplinin metodolojik temelleri ve araçları ise bu sırada Okyanusun öbür tarafında Amerikalı bilim adamları tarafından geliştirilmekteydi. İlk araçların genel olarak analitik ve kantitatif yönü ağır basmaktaydı.

 

Gelecek bilimi Amerika’da da aynı dönemde, yani  II. Dünya Savaşı sonrasında başladı. Çünkü, Amerikalılar ilk kez, teknolojik imkanlarla binlerce kilometre uzaktaki düşmanlar tarafından vurulabilir olmanın; savunmasızlığın verdiği şaşkınlığı yaşamaktaydılar. Kendilerini buna benzer saldırılardan korumak için gereken planlama, konvansiyonel askeri savunmadan çok farklı bir yaklaşım gerektirmekteydi. Konvansiyonel güçlerin toparlanması ve savaşa hazırlanması zaman gerektiriyordu. Bu planlamacılara taktik geliştirilmesi için gereken zamanı sunmaktaydı. Fakat, karşı karşıya oldukları yeni tehdit (nükleer çatışma), bundan çok farklıydı. Füzeler radar ekranında görüldüğünde, artık planlama zamanı çoktan bitmiş demekti. Bunun üstesinden gelebilmek için planlamacılar kendilerini hazır hissetmelerini sağlayan sanal oyunlar ve senaryolar geliştirdiler.

 

Gelecek bilimini teşvik eden bir başka gelişme de karmaşık askeri teknolojilerin ortaya çıkmasıydı. Planlama sürecinde ilk adım bu teknolojilerden geçtiğinden, teknolojik öngörü yeteneğinin geliştirilmesi gerekmekteydi. Bu ihtiyacın karşılanması için pek çok araştırma grubu teşvik edildi. Bunlardan biri olan RAND(Research and Development) Corporation’ın görevi teknolojinin, özellikle de savaş teknolojisinin geleceğini tahmin ederek, stratejik planlar oluşturmaktı. RAND’dan Olaf Helmer, uzmanların sezgilerinden yararlanmanın bilimsel öngörüde geçerliliğini keşfederek, uzman görüşünün işlerliği yaklaşımına dayanan Delfi(Delphi) ve Karşılıklı Etki Analizi(Cross Impact Analysis) yöntemlerini geliştirdi.

 

RAND’dan bir başka uzman Herman Kahn senaryo tekniğini geliştirdi ve uzun dönem askeri strateji ve dünya ekonomisi üzerine çalışan Hudson Instıtute’ı kurdu. Kahn ve Anthony J. Wiener gelecekbilim literatüründe kilometre taşı olan, 2000 Yılı: Önümüzdeki 33 Yıl Üzerine Spekülasyon için Bir Çerçeve( The Year 2000: A Framework for Speculation on the Next 33 Years)yi yayımladı. Bu kitap dünyanın devam eden 30 yıllık gidişatı hakkında belirgin bir resim sunuyordu. Pek çok bilimsel veriden yararlanılarak yazılan bu kitap bilimsel araçlarla gelecek üzerine ciddi olarak çalışılabileceğini ispatlayan ilk eser oldu.

 

Olaf Helmer de bugün hâlâ en önemli gelecek bilimi kuruluşlarından biri olan Instıtute for the Future’ın kuruluşuna öncülük etti. California’da bulunan kuruluşun öncelikli ilgi alanları, büyük-çaplı işletmeler, sosyal konular gibi güvenlik dışındaki konulardı. Bu dönem boyunca ayrıca, Exxon, General Electric, Shell, IBM gibi özel şirketler  de gelecek konusundaki çalışmalara ilgi göstermeye başladılar.

 

Bu dönemde, matematikçi ve felsefeci Olaf Hermer, uzay mühendisi Ted Gordon, fizikçi Herman Kahn, sosyolog Daniel Bell gibi birbirinden farklı alanlardan, pek çok bilim adamı  gelecekle ilgilenmeye başladı.

 

II. aşama: Gelecek Çalışmalarının Yükselişi

 

1960’ların ortalarından, 1970’lere kadar olan dönem gelecek bilimi açısından üretken bir dönem oldu. Population Bomb ve Şok(Future Shock) gibi kitaplar bu dönemde ortaya çıktı. Bunlardan özellikle de Şok, dünya çapında büyük yankı uyandırdı. Yıllar sonra Şok’un yazarı Alvin Toffler, bir başka kitabı olan Dünyayı Nasıl Bir Gelecek Bekliyor?un  önsözünde şöyle diyordu.

 

“1970 Temmuz’unda Şok isminde bir kitap çıktı. Dünya genelinde 7 milyonun üzerinde sattı; Hollywood’la veya cinsellikle ilgili olmadığı düşünülürse hayret verici bir rakam. Kitapta ne pratik bilgiler, ne de kısa yoldan köşe dönme usulleri anlatılıyor. Her kesimden insanda derin iz bırakan ciddi bir sosyal tahlil ve eleştiri çalışması bu”.

 

Şoku’un ana teması şuydu: sosyal ve teknolojik değişimin hızlanması, fertlerin ve örgütlerin bu değişimlerle başa çıkmasını giderek zorlaştırmıştı. Şu veya bu şekilde uyum sağlamamız gereken yalnızca değişim değil; aynı zamanda değişimin hızıydı.

 

Yine bu dönemde sistem dinamiği(system dynamics) teorisi geliştirildi. Dennis Meadows başkanlığında bir grup, dünyaya sistemler arasındaki karmaşık ilişkiler ağı gözüyle baktılar ve bunun sonucunda ortaya çıkan eser The Limits to Growth oldu. Bu çalışmanın ana tezi nüfus, sanayileşme, hava kirliliği, tüketim vb. bu hızla artmaya devam ederse, gezegenimizin fiziksel limitlerine 100 yıl içinde ulaşılacağı ve insanlığın yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kalacağı şeklinde ciddi bir uyarıydı.

 

Yine bu dönemde gelecekbilimciler için fevkalade önemli ve bugün hala aktif olan üç organizasyon kuruldu.

 

·                                Bunlardan Roma Klübü, bilim adamları, planlamacı ve uzmanlardan oluşan, deneyimlerini dünya sorunlarına küresel bir perspektiften bakabilmek için birleştiren uluslararası bir gruptur. Küresel ölçekte kararları etkileme amacı gütmektedir.

 

·                                The World Futures Studies Federation, aktif olarak gelecek bilimi alanında faaliyet gösteren uzmanlardan oluşan bir kuruluştur. Avrupa ve Kuzey Amerika dışında gelecek bilimi merkezlerinin kuruluşuna yardım etmektedir.

 

·                                The Futurist dergisini de çıkartan, The World Future Society’nin merkezi Washington’dadır. Gelecekle ilgilenen birbirinden farklı pek çok uzman üyesidir. Üye sayısı, 1960’larda 100’ün altında iken, 1970’lerde 30.000 lere çıkmıştır. Halen, 15.000 civarında üyesi mevcuttur.

 

III. aşama: Gelecek Çalışmalarında Gerileme

 

Pek çok gelişmede  görüldüğü gibi, gelecek biliminin ortaya çıkması ve yayılıp, gelişmesini 70’lerin ortalarından 80’lere kadar devam eden bir gerileme dönemi takip etmiştir.

 

70’lerin ortalarında gelişen bazı olaylar, pek çok şeyin değişmesine neden oldu. Petrol ambargosu, dünyada Amerikan hegemonyasına, Watergate skandalı ise içerde Amerikan hükümetine olan inancın zayıflamasına yol açtı. Bunların sonucu ekonomik ve siyasi alanda daha muhafazakar politikalar ön plana çıktı. Muhafazakar ekonomik gündemler, kısa-vadeli kişisel ve meslekî önceliklerin, 60’ların uzun-vadeli toplumsal amaçlarının önüne geçmesine yol açtı. Sonuç olarak, 80’lerin başında kısa vadeli düşünmenin alışkanlık haline gelmesi ile geleceğe yönelik ilgi gündemin alt sıralarına düştü.

 

Bu dönem boyunca gelecek biliminin popülaritesi oldukça zayıfladı; gelecekle ilgilenen kuruluşların üye sayısı  azaldı; araştırmalara ayrılan fonlar ve teşvikler kısıtlandı. Bu dönemde gelecekbilimciler, kendi içlerine kapanarak bireysel incelemelerde bulundular. Bu incelemelerin sonucunda gelecek biliminde yeni bir küresel perspektif ortaya çıktı.

 

 

IV. aşama: Küresel Gelecek Çalışmaları Dönemi

 

IV. aşama, 80’lerin ortalarında başlar ve günümüze kadar devam eder. Sonuçlarını, kamu borçlarını arttırarak ve sosyal güvenlik krizlerine yol açarak gösteren bir önceki dönemin ruh hali olan kısa-vadeli anlayışlar kendi kendilerini tükettiler. Sovyetler Birliği’nin çöküşü, ozon tabakasının delinmesi ve  diğer pek çok kriz, insanların küresel düzeyde uzun vadeli perspektifin öneminin farkına varmalarını sağladı. Bilgi teknolojileri, 1980’lerin başındaki emekleme dönemini bitirdi ve  toplumu açıkça dönüştürmeye başladı. Sonunda, yaklaşan yeni binyıl insanların dikkatinin gelecek yüzyıla odaklanmasını sağladı.

 

Bu dönem boyunca, gelecekbilimciler mevcut metodların geleceği sağlıklı bir biçimde tahmin etmede yetersizliğini görerek yeni araçlar geliştirmeye koyuldular. Gelecek çalışmaları yürüten kuruluşlar daha da güçlenerek disiplinlerüstü bir yaklaşıma kavuştu. Bu dönemde gelecekbilimciler, arzu edilen geleceklere ulaşmak için yalnızca araştırma ve analiz yapmanın yetersiz olduğunu fark ederek, uygulamanın gerekliliğini vurgulamaya başladılar. Yine bu dönemde Avrupa ve Kuzey Amerika dışında da pek çok ülkede gelecekle ilgilenen önemli kurumlar ortaya çıktı.

 

Bugünkü dünya, geçmişten daha fazla hızlı değişimin, karmaşık sorunlar ve ilişkiler yumağının içinde dönüyor. Bu zorluklar, gelecek biliminin kendisinin de parlak bir geleceğe sahip olacağını gösteriyor.