TÜRKİYE'DE DEVLET REFORMUNA  OLAN İHTİYAÇ

 

Prof.Dr.Coşkun Can Aktan

 

 

 

Bilindiği üzere,  Türkiye 1923 Büyük Dönüşümü ile radikal dönüşüm projelerini  birbiri ardına uygulamaya koymuştur. En başta yeni ve modern bir devlet kurulmuştur. Padişahlık ve halifelik yönetiminden cumhuriyet yönetimine geçilmiştir. Din ve mezhep ideolojisi ve şeriat devleti, yerini laik devlet anlayışına bırakmıştır. Yeni Türkiye Cumhuriyeti için gerekli kanunlar ve kurumlar çağdaş dünyaya uygun olarak düzenlenmiştir. Arap harfleri kaldırılarak bunun yerine çok kısa zamanda Latin harfleri uygulamaya konulmuştur. Kılık ve kıyafet değişimi gerçekleştirilmiştir.

Mustafa Kemal Atatürk'ün  Türk Devrimi  olarak adlandırdığı bu Büyük Dönüşüm'ün üzerinden yaklaşık 80 yıl geçmiştir. Aradan geçen bu zaman zarfında Türkiye, hiç şüphesiz çok büyük gelişme göstermiş ve çeşitli alanlarda ilerlemeler kaydedilmiştir. Türkiye, tüm gelişme ve ilerlemelere rağmen 1923 Büyük Dönüşüm'ünün ardından belki de tarihinde hiç duymadığı  ölçüde acil ve kapsamlı bir toplumsal dönüşüme tekrar ihtiyaç duymaktadır. Türkiye'nin niçin  böylesine kapsamlı bir toplumsal dönüşüme ihtiyaç duyduğunu açıklamakta yarar bulunmaktadır:

§                    Geçen yaklaşık 80 yıllık  zaman zarfında Türkiye halen demokratikleşme sorununu tümüyle çözmüş  değildir. Türkiye'de siyasal ve sivil özgürlükler etkin bir şekilde güvence altına alınamamıştır. Geçtiğimiz yıllarda Avrupa Birliği’ne tam üye olabilmek amacıyla Kopenhag kriterlerine uyum sağlamak yönünde bazı anayasal ve yasal değişikliklerin gerçekleştirilmesi şüphesiz çok önemli bir mesafedir. Fakat bugün Türkiye'nin hala  bir çağdaş sosyal sözleşme temeline dayalı, birey hak ve özgürlüklerini etkin bir şekilde güvence altına alan ve devletin güç ve yetkilerini belirleyen ve sınırlayan Anayasal Reform'a ihtiyacı bulunmaktadır.

§                    Türkiye, piyasa ekonomisinin temel kurallarını ve kurumlarını henüz tam anlamıyla oluşturmuş değildir. Devlet ekonomi politikası araçlarını (kamu harcamaları, vergiler, borçlanma, para basma vs.) yoğun bir şekilde kullanarak  piyasa ekonomisinin işleyişini bozmaktadır.

§                    Türkiye'de parlamenter sistem ciddi sıkıntılar içerisindedir. Siyasal istikrarsızlık ortamı parlamenter sistemin yeniden yapılandırılması ya da başkanlık sistemine geçilmesi isteklerini artırmıştır.

§                    Türkiye'de mevcut seçim sistemi ve siyasal partiler yasası halkın gerçek tercihlerine dayalı bir parlamento oluşturulmasını önlemektedir. Partilerde lider diktası egemendir. Milletvekilleri aday listeleri,  liderin ve partilerin merkez yürütme kurullarının kararları ile belirlenmektedir. Halk sadece kendisine sunulan adayları tanımaya çalışmakta, üstelik bunlar arasında dahi tercihlerini belirleme imkanından yoksun olmaktadır. Listenin başında bulunan milletvekili adayı halkın arzu etmediği bir aday olsa dahi ilk sırada olması dolayısıyla seçilme şansı yüksek olmaktadır.

§                    Siyasal karar alma sürecinde etkin iletişim ve sosyal diyalog yeterli düzeyde değildir. Yıllardan beri savunulan Toplumsal Uzlaşma Konseyi düşüncesi her ne kadar Ekonomik ve Sosyal Konsey oluşturularak bir ölçüde gerçekleştirilmişse de halen bu konseyin fonksiyonel işlerliğe sahip olduğunu söyleme imkanı yoktur.

§                    Türkiye'de insani gelişme ve yaşam kalitesi henüz gelişmiş ülke standartlarının çok gerisindedir. Eğitim ve sağlık hizmetlerinde başta kalite olmak üzere çok ciddi sorunlar yaşanmaktadır.

§                    Sosyal güvenlik kuruluşlarının sorunları her geçen gün artmakta, verilen hizmetlerden kimse memnun olmamaktadır.

§                    Yoksulluk ve gelir dağılımındaki adaletsizlik sorunu Türkiye'nin karşı karşıya bulunduğu en ciddi sorunlardan birisidir. Zengin ve yoksul arasındaki uçurum her geçen gün büyümektedir.

§                    Bölgelerarasındaki gelişmişlik farklılıkları bir türlü azaltılamamakta, her hükümet döneminde açıklanan bölgesel kalkınma politikaları maalesef  beklenen olumlu sonuçları ortaya koymamaktadır. İşsizlik, tüm Türkiye'nin ve özel olarak Doğu ve Güney Doğu Anadolu'nun çözüm bekleyen sorunlarının başında gelmektedir. Mevcut teşvik sistemi Doğu'ya yapılacak yatırımları maalesef özendirmemiş, aksine teşvikler her zaman hırsızlıklara ve yolsuzluklara neden olmuştur.

§                    Türkiye'de kamu maliyesi dengeleri tamamen bozulmuş, mali disiplin ve mali sorumluluk ahlakı ortadan kalkmıştır. Devletin  giderek büyümesinin sosyal maliyeti katlanamayacak boyutlara ulaşmıştır. Artan kamu harcamalarına paralel olarak bütçe açıkları artmakta, bütçe açıklarının finansmanı için de borçlanmaya ve parasallaşmaya yönelmek zorunlu olmaktadır. Türkiye'deki yüksek iç borçlanma,  faiz oranlarının çok yüksek olmasına yol açmakta,   bu da üretim ekonomisi üzerinde olumsuz sonuçlar doğurmaktadır. Parasallaşmanın nihai sonucu ise enflasyondur.

§                    Türkiye , dünyada en yüksek enflasyon oranına sahip ülkeler arasında en başlarda yer almaktadır. Enflasyon,  hem gelir  dağılımındaki adaletsizliği daha da artırmakta , hem de piyasa ekonomisinin işleyişini tahrip etmektedir.

§                    Türkiye, dünyada en yüksek  mevduat ve kredi faizi uygulayan ülkelerin başında yeralmaktadır. Türkiye'de faiz ekonomisi, rantiyeciliği özendirmekte, öte yanda reel ekonomiyi ciddi şekilde tahrip etmektedir.

§                    Türkiye'de  devletin ekonomiye müdahaleleri, ağır ve adaletsiz vergi yükü,  KİT'erin ekonomide ağırlığını devam ettirmeleri, bürokrasi ve kırtasiyecilik, altyapı hizmetlerindeki yetersizlik, yüksek enerji maliyeti vesaire nedenler,  Türkiye'nin dış rekabet gücünü azaltmaktadır. Türkiye, globalleşme trendine hızla uyum gösteren ülkelerin arasında yer almakla birlikte uluslararası rekabet gücümüz henüz tüm sektörlerde arzu edilir seviyeye ulaşmamıştır. Kamu sektöründeki sorunlar özel sektörün rekabet gücünü çok olumsuz olarak etkilemektedir.

§                    Türkiye, dünyanın tanınmış rating kuruluşlarının tamamı tarafından "yüksek riskli ülke" olarak tanımlanmaktadır. Standard and Poor's, Moody's, JCR, PRS, Euromoney, Institutional Investor, Economist Intelligence Unit gibi dünyaca tanınmış rating kuruluşlarının Türkiye hakkındaki değerlendirmeleri malesef olumlu değildir. Bu değerlendirmeler yabancı sermayenin Türkiye'ye akışını engellemektedir.

§                    Bilgi Çağı'nın gereği olan eğitim, bilim ve teknoloji yönünden temel göstergelere bakıldığında Türkiye ile gelişmiş ülkeler arasında ciddi bir açık bulunnmaktadır.  Türkiye, bilim ve teknoloji alanında gerçek bir sıçrama ya da atılıma ihtiyaç duymaktadır.

§                    Türkiye, rüşvet ve yolsuzluk olaylarından bir türlü kurtulamamaktadır. Hayali ihracat, hayali yatırım, hayali inşaat skandalları Türkiye'de devlete olan güveni önemli ölçüde sarsmıştır. Susurluk olayı ile Devlet-Çete-Mafya ilişkilerinin ortaya çıkması devletin içinde bulunduğu durumu açıkça gözler önüne sermiştir.  Ülkemizde rüşvet ve yolsuzluk skandallarının ardı arkası kesilmemekte, ancak bunlarla mücadelede maalesef  ciddi ve inandırıcı bir çabanın mevcut olmadığı görülmektedir.

§                    Adalet ve yargı sistemi adeta sorunlar yumağı içerisinde bocalamaktadır. Bir taraftan günün koşullarına uygun olmayan yasalar ve diğer mevzuat, öte tarafta yargı kuruluşlarındaki fiziki ve teknik yetersizlikler adaletin zamanında tecelli etmesini geciktirmektedir. Adalet ve yargı hizmetlerini sunan  hakim, savcı ve adliye  personelindeki yetersizlik de bu gecikme de rol oynamaktadır. Yargının gerçek anlamda bağımsız olmadığı konusu da başta barolar olmak üzere hukukçular tarafından sürekli eleştirilmektedir.

§                    Kamu yönetimindeki merkeziyetçilik ve vesayetçilik anlayışı hala egemenliğini sürdürmektedir. Merkezi yönetim, güç ve yetkilerini elinden bırakmak istememekte; yerel yönetimler ise gerçek anlamda bir özerklikten yoksun olarak faaliyetlerini sürdürmektedirler. Merkezi yönetimin ve yerel yönetimlerin yeniden yapılanması uzun yıllardır gündemde olmasına rağmen bu konuda ciddi bir reform yapılmış ve mesafe katedilmiş değildir.

§                    Kamu yönetiminde israf ve savurganlıklar inanılmaz boyutlara ulaşmıştır. Gereksiz bir çok hizmet için inanılmaz harcamalar yapılmaktadır. Kamu kurum ve kuruluşlarının sahip olduğu lojman, dinlenme tesisleri, misafirhanelerin satışı zaman zaman gündeme gelmekle birlikte bu konuda samimiyet hiç bir zaman sözkonusu olmamıştır. Türkiye, makam otosu yönünden de isrf ve savurganlıkları yaşamaktadır. Her yönetici ya da müdürün neredeyse bir makam otosu bulunmaktadır. Ayrıca, hiç bir ciddi plan olmaksızın bazı kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan personele lojman tahsisi yapılmaktadır. Bu sadece kamu görevlileri arasında ayrıcalık sorununu ortaya çıkarmakla kalmamakta devlet mülkiyetinin kötü kullanılması sorununu da beraberinde getirmektedir.

§                    Kamu yönetiminde belki de en az önem verilen konulardan birisi insan kaynaklarının yönetimidir. İnsan kaynaklarının seçimi, işe yerleştirilmesi ve işde yükseltilmesi ile ilgili kurallar liyakat ilkesine hiç uygun değildir. Ayrıca insan kaynaklarının motivasyonu ve ödüllendirilmesi kamu yönetiminde önemsiz bir konu olarak düşünülmektedir.

§                    KİT'lerin ekonomi üzerindeki yükü hala devam etmektedir. KİT'lerin özelleştirilmesi çalışmaları 1985 yılında başlamasına rağmen aradan geçen on yılı aşan zaman zarfında çok önemli sayılabilecek özelleştirme uygulamaları yapılamamıştır. Özelleştirme ile ilgili hukuksal altyapının olmaması uzun bir süre özelleştirme uygulamalarını olumsuz yönde etkilemiştir.

Tüm bu yukarıda açıkladığımız sorunlar ülkemizde Barış, Huzur, Adalet, Güvenlik, Refah, Özgürlük ve Uzlaşma temel toplumsal amaçlarının gerçekleşmesini engellemektedir. Türkiye, hiç şüphesiz bu sorunlar yumağı içerisinde ilerleme yönünde bazı çabalar içerisindedir. Ülkemizde iyimser düşünmemizi sağlayacak gelişmeler de mevcuttur.  Eğer objektif olarak bir değerlendirme yapılacak olursa tüm bu olumsuz durumlara rağmen yaklaşık 200 dünya ülkesi arasında Türkiye’nin ekonomik, sosyal ve siyasal kriterler yönünden bir çok ülkeden çok daha iyi konumda olduğu görülebilir. Bu madalyonun diğer yüzüdür. Şüphesiz, ülkemizin daha güçlü ve müreffeh bir ülke haline gelebilmesi için hedefi Atatürk’ün de veciz bir şekilde ifade ettiği muaasır medeneyitlerin sahip olduğu seviyeye ulaşmaktır. Bunun için ülekmizin sahip olduğu bazı avantajlar bulunmaktadır. Türkiye'nin sahip olduğu avantaj ve fırsatları da çok kısa olarak özetlemeye çalışalım:

§                    En başta ülkemizde genç nüfus oranının yaşlı nüfusa göre daha fazla olması ekonomik büyüme ve gelişme için önemli bir avantajdır.

§                    Türk özel sektöründeki dinamizm ve atılımcı müteşebbis ruhu Türkiye'nin gelişmesine imkan sağlamaktadır. Türkiye,  1980 sonrasından günümüze değin dünyada en hızlı büyüyen ülkeler kategorisinde yeralmaktadır. Türkiye, ekonomik büyüme yönünden Asya-Pasifik ülkelerinin sahip olduğu performansa çok yakın bir gelişme göstermiştir.

§                    Türkiye,  global ekonomik entegrasyona en hızlı uyum gösteren ülkelerin başında gelmektedir. Türkiye, ekonomik istikrarsızlık ortamında her şeye rağmen ihracatını artırma başarısını göstermektedir.

§                    Türkiye’nin doğal ve kültürel zenginlikleri, turizm potansiyeli vesaire avantajları bulunmaktadır. Ülkemizin bu avantajlarını daha etkin bir şekilde kullanabilme imkanına sahiptir.

§                    Türkiye, bulunduğu coğrafi konumu itibariyle yeni kurulan Türki Cumhuriyetlere ve eski Doğu Bloku ülkelerine yakın bulunmaktadır. Özellikle Orta Asya'daki geniş pazar imkanlarından Türkiye'nin yararlanması mümkündür. Özetle, Türkiye'nin coğrafi açıdan sahip olduğu jeo-stratejik ve jeo-politik konumu önemli bir avantajdır.

§                    Türkiye'de işletmelerin büyük çoğunluğu küçük ve orta ölçekli  işletmelerdir. Tüm dünyada büyük şirketler yerine "orta ölçekli sibernetik organizasyonlar"ın rekabet gücü açısından önem kazandığı düşünüldüğünde ülkemizdeki KOBİ avantajının küçümsenmemesi gerekir. Bununla birlikte, ülkemizdeki KOBİ'lerin büyük çoğunluğunun organizasyonel değişime gereksinme duyduğu, yeni yönetim tekniklerini ve yeni bilgi teknolojilerini kullanmak yönünde daha büyük bir gayret içerisinde olmaları gerekmektedir.

Özetle, Türkiye'nin karşı karşıya bulunduğu sorunlar yanısıra  sahip olduğu avantajlar ve fırsatlar da bulunmaktadır. Önemli olan Türkiye'nin sahip olduğu bu avantaj ve fırsatlardan en iyi şekilde yararlanması ve  uygar bir toplum yapısına kavuşmasıdır.

21. Yüzyılda Türkiye'nin değişen dünyadaki yeni vizyonu yakalaması, samimi ve ciddi bir misyon  üstlenmesi, radikal bir  atılım stratejisi belirlemesi ve aksiyon planlarını oluşturarak süratle uygulamaya koyması gereklidir.


Kaynak: C.Can Aktan, Değişim Çağında Devlet, Çizgi Kitabevi, 2003 adlı kitaptan alıntılarla hazırlanmıştır.