GLOBALLEŞME, EKONOMİDE SERBESTLEŞME VE REKABET POLİTİKASI 

coşkun c. aktan & istiklal y. vural

 

Gelişmekte olan ülkeler rekabet politikası konusunda yeterince tecrübeye sahip olmasalar ve tam rekabetin uzun vadede verimlilik artışlarında  optimal olduğu konusunda genel bir şüphe söz konusu olsa da, mevcut global ekonomik ortam ve global düzeydeki ekonomik düzenlemeler çerçevesinde, gelişmekte olan ülkelerin rekabet politikalarını oluşturup etkin bir şekilde uygulamalarında sayısız fayda vardır (Singh, 2002:8-9). Son yıllarda meydana gelen teknolojik ilerlemeler, ekonomik, siyasi ve ideolojik değişiklikler sonucunda dünya ekonomilerinin entegrasyonunda büyük bir artış söz konusu olmuş ve bunun sonucunda ülkelerin hemen hemen tamamı her alanda büyük çaplı serbestleştirme faaliyetlerine girişmişlerdir. Özelleştirme ve deregülasyon çabaları sonucu gelişmekte olan ülkelerin çoğunda büyük yapısal değişiklikler meydana gelmiştir. Bu ülkelerin çoğunda özelleştirme öncesinde büyük ölçekli kamu işletmeciliği ve büyük doğal tekel piyasaları bulunmaktaydı. Özelleştirilen işletmelerin bir çoğunun zaten birer doğal tekel olması ve özelleştirme sonrasında piyasada ilave tekelleşmelerin meydana gelmesi iktisadi performansı azamileştirmek için uygun regülasyon ve rekabet politikalarının uygulamaya konulmasını gerektirmektedir. Öte yandan, kamu kesimindeki tekellerin yerini özelleştirme uygulamaları sonucu özel tekellerin almasının toplumsal refahı azaltma potansiyeli gelişmekte olan ülkelerin uygun rekabet politikalarını devreye koymalarını zorunlu kılmaktadır.

Gelişmekte olan ülkelerin sağlam bir rekabet politikasına sahip olmalarını zorunlu kılan nedenlerden birisi de son yıllarda dünya ekonomisini yeniden şekillendiren büyük çaplı uluslararası şirket birleşme ve satın alma faaliyet (BSF)’lerinin varlığıdır. UNCTAD (2000, 2003) verilerinin de gösterdiği gibi 1980’li yılların ortalarında global GSYİH’nın yüzde 0.5’ini ancak bulan BSF’leri 2000 yılında yüzde 2’ye tırmanmıştır. BSF’leri rekabet üzerinde meydana getirecekleri iktisadi etkileri nedeniyle rekabet politikasının hedeflerini ve uygulamasını yakından etkileme potansiyeline sahiptir ve bu nedenle bu faaliyetler rekabet politikası oluşturulurken ve uygulanırken dikkatlice ele alınıp değerlendirilmelidir.

Şirket birleşme ve satın alma faaliyetleri belirli iktisadi olaylara veya yasal düzenlemelere bağlı olarak dalgalanmalar şeklinde kendini gösteren ve son yüzyıla damgasını vuran büyük şirketlerin ortaya çıkmasını sağlayan oluşumlardır. İlk büyük BSF dalgası, 1890 yılında çıkarılan ve şirketlerin işbirliğine gitmelerini yasaklayan Sherman Antitröst Yasası’nın bir sonucu olarak ABD’nde 1890-1905 arasında meydana gelmiştir (Singh, 2002:9). Bu ilk dalgada BSF’lerinin amacı piyasayı domine edecek tekelleri ortaya çıkartmak iken 1920’lerde oligopol oluşturmak, 1960’larda holdingleşme ve 1980’lerde bu holdinglerin daha da büyüyerek global ölçekte oyuncular olarak sahneye çıkmasıydı. Nitekim 1990’larda hacimlerini artıran şirketler global ölçekte oyuncular haline geldiler. Yeni teknolojiler, globalleşme ve deregülasyon çabaları küresel düzeyde tüm piyasaları global aktörlere açık bir hale getirdi ve benzer güçlerdeki global oyuncular arasındaki rekabetin şiddetlenmesi günümüzdeki BSF’lerinin ortaya çıkmasına neden oldu. Öte yandan 90’lı yıllarda meydana gelen BSF’leri öncekilerden uluslararası niteliği nedeniyle de farklıdır. Nitekim daha önceki yıllarda meydana gelen bu türden faaliyetlerin temel özelliği ulusal ölçekte olmaları ve ulusal düzeyde güçlü oyuncular ortaya çıkarmaları iken 90’lı yıllarda BSF’lerinin büyük bir çoğunluğu global ölçekte meydana gelmekte ve global düzeyde güçlü oyuncuların çoğunun çok uluslu olmasına yol açmaktadır. Ayrıca son dönemdeki BSF’lerinin çoğu dolaysız yabancı yatırımlarla yakından bağlantılıdır. Özellikle gelişmiş ülkelerdeki faaliyetler dolaysız yabancı yatırımlar yoluyla gerçekleştirilmektedir.

 

Tablo 1:  Uluslararası Şirket Birleşme ve Satınalma Faaliyetleri (Milyar Dolar)

Bölgeler

Ülkeler

Satışlar

Satınalışlar

1990

1993

1996

1999

2002

1990

1993

1996

1999

2002

134,2

67,6

187,6

679,4

307,7

143,0

72,1

196,7

700,8

341,1

AB

62,1

38,5

81,8

357,3

193,9

86,5

40,5

96,6

517,1

213,8

ABD

54,6

19,9

68,0

251,9

73,2

27,6

21,4

60,7

120,3

78,4

Japonya

0,1

0,09

1,7

16,4

5,6

14,0

1,1

5,6

10,5

8,6

GOÜ

16,0

14,2

35,7

74,0

44,5

7,1

10,7

29,6

63,4

27,5

Afrika

0,4

1,8

1,8

3,1

4,6

0,1

0,4

2,1

5,7

1,9

L.Amerika

11,4

5,1

20,5

41,9

22,4

1,5

2,5

8,3

44,7

11,7

Asya

4,0

7,3

13,3

28,8

17,3

5,4

7,8

19,1

12,8

13,8

G.D. Asya

3,9

7,2

9,7

28,4

16,8

3,3

6,8

17,5

11,3

10,7

Dünya

150,5

83,0

227,0

766,0

369,7

150,5

83,0

227,0

766,0

369,7

Kaynak: UNCTAD, 2003:290-295.

 

Son yıllarda 63 bin ana firma ve 690 bin bağlı şirketle faaliyetlerini sürdüren çok uluslu şirket (ÇUŞ)’ler tarafından yapılan uluslararası üretim  tüm ülkeleri ve ekonomik faaliyetleri etkilemektedir. Sınır aşan BSF’leri 1987 yılında 100 milyar Dolar’dan daha az iken 1999’da 766 milyar Dolar’a yükselmiştir (Tablo 2). BSF’lerinin yalnızca yüzde 3’ü birleşme iken geriye kalanı satın alma faaliyetlerinden oluşmaktadır. Tam satın almalar uluslararası satın alma faaliyetlerinin 2/3’ünü meydana getirmektedir. Tam satın alma faaliyetleri gelişmiş  ülkelerde daha yaygındır. Nitekim azınlık şeklindeki (şirket hissesinin yüzde 1-49’u arasındaki satın alımlar) satın almalar gelişmekte olan ülkelerde toplam satın almaların 1/3’ünü oluştururken aynı oran gelişmiş ülkelerde 1/5 düzeyindedir (UNCTAD, 2000). BSF’leri işlevsel açıdan yatay (aynı endüstrideki firmalar arasında), dikey (müşteri-tedarikçi veya alıcı-satıcı arasında) veya holding tarzı (farklı endüstrideki firmalar arasında) olmak üzere üçe ayrılabilir. UNCTAD (2000) verilerine göre değer itibarıyla sınır aşan BSF’lerinin yaklaşık yüzde 70’i yatay iken sayı itibarıyla bu oran yüzde 50’ye gerilemektedir. Günümüzde BSF’lerinin çoğu stratejik ve ekonomik motiflerle gerçekleşmektedir. Dünya çapında BSF’lerinin sayısı (yurtiçi ve sınır aşan) 1980-99 arasında yüzde 42 artmış; BSF’lerinin değeri ise 1980’de global GSYİH’nın yüzde 0.3’ü iken 1999’da yüzde 8’e ulaşmıştır.

 


Daha fazla bilgi için bkz:

Kaynak: C.Can Aktan ve İstiklal Y. Vural, "Rekabetin Korunması ve Desteklenmesi: Rekabet Politikası", Fikri Mülkiyet ve Rekabet Hukuku Dergisi, 2004.