JEREMY BENTHAM:

ANAYASAL DEVLETİN TEMEL İLKELERİ, 1823

Bentham.gif (77686 bytes)

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

1. Bu anayasa, ilk bakışta, bu devletin üyeleri içinde en yüksek sayıdaki kişiye en fazla mutluluk sağlama genel amacına; başka bir deyişle,   onların çıkarlarını  daha ileri götürmek ve artırmak amacına sahiptir. Evrensel çıkarlar ile adı geçen bu çıkarların bir toplamı kastedilmektedir. Bu, diğer kanunlardaki çeşitli düzenlemelerin  tamamlanmasında bütünü-kapsayan bir amaçtır.

2. Devlet zor olmaksızın faaliyet gösteremez; mutsuzluk olmaksızın da zor olmaz. Devlet tarafından meydana getirilen mutlulukta net yekun -elde kalan mutluluk- mutsuzluktan yapılan tenzilattır.

3. Bu nedenle meydana getirilen mutluluk kamu harcamaları ile oluşturulur.

4. Genel olarak diğer bütün devletler gibi bu devletin üyeleri, büyük çoğunluk, doğal bir şekilde devlete ait belirli bölgelerde doğan ve uzun bir süredir devletin sakinleri olarak kalan çeşitli şahıslardan meydana gelmektedir.  

5. Bu anayasanın özel ve genel amacı mevcudiyetini sürdürme, bolluk ve bereket, güvenlik ve eşitliktir. Bu amaçların her biri geriye kalan diğer amaçların azamileştirilmesi ile bağdaştığı sürece azamileştirilebilir.

9. Kötü olanlara karşı sağlanacak emniyet, hem felaketler sonucu meydana gelebilecek zararlara karşı hem de düşmanlıklardan kaynaklanan kötülüklere karşı oluşturulacak emniyettir.

12. Felaketlerin temel kaynakları seller, büyük yangınlar, göçükler, patlamalar, bulaşıcı hastalıklar ve kıtlıktır.

13. Düşmanlık yapanlara, düşman odaklara ve suçlulara karşı güvenlik hem iç  hem de dış düşmanlara karşı bir zorunluluktur. Dışarıdakilerden, genelde, düşman olarak adlandırılanlar kastedilmektedir.

14. Sahip oldukları kötülük odaklarına karşı güvenliğin bir zorunluluk olduğu iç düşmanlar resmi ya da gayri resmi olabilirler.

15. Gayri resmi düşmanlardan suç ve cürüm işleyenler kastedilmektedir. Bunlar sürekli direnirler, her yerde direndiler ve bunu çoğunlukla da başarıyla yaptılar.

16. Resmi olanlar, kötülük yapma aracını devletin toplam gücünün içinde göreceli olarak sahip oldukları paydan elde eden suçlulardır. Bunlar arasında, üst düzeyde bulunanlara, üst düzeyde bulunanlar tarafından desteklenenlere ve alt düzeydekilere karşı konulduğu kadar direnilemez.

17. Toplumu koruyanların lehine, yukarıda bahsedilen iç düşmanlardan kaynaklanan bütün kötü eylemlere ve mukavemet gösteren düşmanlara karşı, onlar bu durumu sürdürmeye devam ettikleri müddetçe, güvenliği sağlamak, bu kanuna uygun bir şekilde olmak kaydıyla, anayasal organların görevidir.

18. Hem çok zor hem de son derece önemli olduğu için hukukun bu konudaki görevi diğer her şeyin üzerindedir. Bir insan topluluğunun karşı karşıya kaldığı tehlikede, tehlikenin büyüklüğü meseleye konu olan kötülüğün her bir kişiye düşen yoğunluk oranına, sürekliliğine, yakınlığına, ihtimal dahilinde  olup olmamasına ve tehlikeye maruz kalmaların sayısı ile ölçülecek tehlikenin derecesine bağlıdır. Bu yönlerin her biri açısından tehlikenin ölçülmesi, her iki durumda da bu öğelerin değeri ayrı ayrı dikkate alarak yapılmalıdır. Karşı konulamaz düşmanlara maruz kalmaya kıyasla direnilebilen düşmanlara maruz kalan toplumun üyelerinin içine düştükleri tehlike daha önemsizdir. İkinci durumda tehlike kişisel ölçeğin ötesinde meydana gelmezken diğerinde ulusal ölçekte tehlike söz konusudur.

19. Mevki ve rütbece daha aşağıda olanlar bile yabancı düşmanların tehlikelerine maruz kalabilirken her yerde profesyonel korumadan da yararlanabilirler.

20. Hukukun anayasal branşının yapısı başka şeylere de dayanabilecektir. Hukukun bu branşı, diğer branşlarında olduğu gibi, kamu görevlilerinin göreli ve elverişli yeteneklerine itimat edecektir. Hukukun bu kolunun tasarlanmasında en fazla kişiye en fazla mutluluk sağlanması amaç olarak alınacaksa, diğer dalların tasarlanmasında da aynısı yapılacaktır, alınmayacaksa diğerlerinde de aynısı yapılmayacaktır...

22. Eşitlik durumunda gelir dağılımı kastedilmektedir. Gelir dağılımı sağladığı yük ve fayda açısından ele alınabilir: Bunlardan biri yada diğerleri çerçevesinde her alandaki muhtemel faaliyet kapsanmalıdır. Faydalar mutluluğu sağlamanın bir aracı olarak karşılaştırma ile dağıtılır ( yani varlığını sürdürme, bolluk ve güvenlik) yükler ise sıkıntının empoze edilmesiyle yada onların birilerine adanması yoluyla dağıtılır.

23. Eşitlikten belirli bir oranda sapma olunca eşitsizlik ortaya çıkmaktadır ve belirli bir oranda eşitsizlik söz konusu olunca kötülükler meydana gelir. Eşitsizlik halinde iki farklı kötülük ortaya çıkar: Birincisi yurtiçi yada sivil diğeri ise ulusal yada anayasal olarak adlandırılabilir.

24. Yurtiçi kötülük, dağılımının temel konusu refah, geçim ve servet olduğu yerde oluşur. Şu şekilde meydana gelir. İncelemeye konu olan bireyler tarafından sahip olunan payların dikkate alındığı adil dağılımdan ne kadar uzaklaşılırsa aynı dilimdekilerin toplamınca üretilen refahın toplamı da o kadar az olacaktır.

25. Gelir dağılımı konusunda yer alan ulusal ya da anayasal bir sorun da güçtür. Bu iki şekilde gündeme gelebilir: Sahip olunan gücün miktarı ne kadar artarsa onun kötüye kullanılması için o ölçüde çaba ve tahrikler artar. Bu durum sadece güce mahsustur. Ancak, güç ile servet arasındaki bağlantı şudur: her biri diğerini elde etmenin bir aracıdır. Dolayısıyla, bu yola benzer bir durum da servet için söz konusudur.

26. Her iki konuda eşitsizliğin yol açtığı problemlere monarşi iyi bir örnek teşkil eder.

27. Maksimum eşitsizliğe her monarşi bir örnek teşkil eder. Servete gelince, Monarka, kendi emekleriyle ürettiklerinin büyük bir kısmının ellerinden zorla alındığı 10 bin ila 100 bin arasındaki kişiye yetecek büyüklükte bir servet tahsis edilir. Ancak, bu kişinin gönlündeki zenginlik miktarının ortalama bir emekçinin yüreğinde yer alandan daha büyük olup olmadığı da şüphelidir.

29. Bunun tam aksine yukarıdaki gibi monarkın harcamalarının da büyük miktarlarda olması halinde, bakımı monarkınki ile aynı düzeyde olmayan ülkenin belli başlı önde gelenleri tarafından aynı miktardaki harcama ile üretilen miktardan daha fazla mal üretiliyorsa, harcamalarda oluşan bu fazlalık kötü bir ihsan olmayabilir. Ancak, bu şekilde bir  mal fazlalığının söz konusu olduğu kim tarafından iddia ediliyorsa bu iddiayı ispatlamak da ona düşer.

30. Ortalama refah seviyesi düşük olmasına rağmen refahtan yüksek düzeyde pay alanların olması durumunda ve refahtan daha az pay alanların sayısının gittikçe azalması durumunda refah miktarında da gittikçe azalma söz konusu olacaktır. Refahın maksimize edilmesine elverişli olmayan rejimlerin başında Monarşi ve Aristokrasi gelir.

31. Bu nedenle, bütün nüfus itibariyle bireyler arasında gelir dağılımı eşitsizliği ne kadar azalırsa toplam refah da o ölçüde artar...

Kaynak: C.Can Aktan ve İ.Yaşar Vural (Derleyen ve Çeviren) , Özgürlük Yazıları, Çizgi Kitabevi, 2003. (Metnin tercümesi Aktan ve Vural tarafından yapılmıştır. İzinsiz kullanılamaz.)

* E. K. Bramsted and K.J. Melhuish, Westerm Liberalism- A History in Documents From Locke to Croce, London: Longman, 1978, [Jeremy Bentham, Leading Principles of a Constitutional Code for any State (1823). The Works of Jeremy Bentham, ed. John Bowring, Edinburgh 1843, II. Pp.269-72]