JAMES MADISON:

ÖZGÜRLÜK ÜZERİNE, 1830

madison.gif (8551 bytes)

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

İyi düzenlenmiş bir birliğin sağlayacağı sayısız avantaj arasında hiç biri ihtilaf nedeniyle ortaya çıkan şiddetin kontrol edilmesi ve ortadan kaldırılmasından daha iyi bir gelişmeye yol açamaz. Bu tehlikeli kusurun ortaya çıkardığı eğilimi seyrettikleri zaman, popüler eyaletlerin dostları, devletin nitelikleri ve kaderi konusunda asla alarma geçmezler. Bu nedenle, bu duruma uygun bir çözüm sunan her hangi bir plana, bu planla alakalı ilkeleri ihlal etmeden, yeterli değeri vermekte başarı gösteremezler. Meclislerde ortaya çıkan istikrarsızlık, adaletsizlik ve karışıklık, gerçekte, popüler eyaletlerin her yerde zayıflamasına yol açan ölümcül bir hastalıktır. Zira, bu eyaletler, özgürlük düşmanlarının sahte belagatlarını türettikleri en elverişli ve en gözde mevzu olmaya devam etmektedirler. Hem eski hem de modern popüler modellere dayanarak Amerikan anayasaları tarafından yapılan değerli ilerlemeler çok da fazla takdir edilmedi; ancak, umulduğu ve beklendiği gibi  bu konudaki tehlikenin etkili bir şekilde önlendiğini söylemek tartışma götürmez bir tarafgirlik olur. Eyaletlerin son derece istikrarsız olduğu, kamu mallarının rakip partilerin arasındaki çekişmelerde heder edildiği ve gerekli tedbirlerin azınlık partisinin haklarını ve adaleti gözeterek değil, güçlü çoğunluğun ve konu ile alakalı üstün güç sahiplerinin gözetilerek alındığı yolunda faziletli ve saygılı vatandaşlarımızdan her yerde şikayetler duyulmaktadır. Bununla birlikte bu şikayetlerin temelsiz olmasını diliyoruz ama bilinen gerçekler, bunların belirli ölçüde doğru olduğunu bize göstermektedir. Gerçekten de durumumuzun samimi bir şekilde gözden geçirilmesi halinde katlandığımız bazı sıkıntıların hatalı bir şekilde eyaletlerin faaliyetlerine bağlandığı görülebilir. Ancak, aynı zamanda, diğer bazı faktörler de bizim kötü kaderimizle izah edilemez. Bunlar arasında, özellikle, konuya duyulan yaygın güvensizlik ve kıtanın bir ucundan diğerine akseden kişisel haklarla ilgili tehlikeli durum yer almaktadır. Bunlar bütünüyle değilse bile önemli ölçüde hizipçi kişilerin kamu yönetimimizi bozması sonucu oluşan adaletsizlik ve istikrarsızlığın etkileridir.

Hiziplerle, vatandaşların ister çoğunluğunu isterse azınlığını meydana getirsinler, belirli ortak amaç ve hislerle bir araya gelen ve harekete geçen ya da diğer vatandaşların ve toplumun daimi çıkarlarının aksi yönde çıkarlara sahip olan kesimini kastediyorum.

Hiziplerin nedenlerini ortadan kaldırmak için iki yöntem bulunmaktadır. Bunlardan ilki, hizbin kendi varlığı için de gerekli olan özgürlüğün tahrip edilmesidir. İkincisi ise, her vatandaşın aynı his, görüş ve çıkarlarla donatılmasıdır.

Hastalığın kendisinden bile daha kötü olduğu için ilk çareden bahsetmek mümkün değildir. Ateş için hava ne ise hizipler için özgürlük odur. Ancak, bölünmeye neden oluyor diye siyasi hayat için elzem olan özgürlüğü ortadan kaldırmak, canlıların tahribine yol açan ateşte pay sahibi olması nedeniyle canlı yaşam için gerekli olan havanın yok edilmesini dilemekten daha az aptalca bir şey değildir.

Birinci tedbir kadar uygulanamaz nitelikte olan ikinci tedbir de mantıksızdır. İnsanoğlunun aklı hataya düşebildiği ve insanlar bunu tecrübe etme özgürlüğüne sahip olduğu müddetçe farklı görüşler ortaya çıkacaktır. İnsanların aklı ile kendi çıkarlarını düşünmeleri arasındaki bağlantı var olduğu sürece görüşleri ve hisleri birbirlerinin üzerinde karşılıklı etkilere sahip olacaklardır... Mülkiyet hakkını ortaya çıkartan insanların yeteneklerindeki farklılık, çıkarların tekdüze olabilmesi önünde başa çıkılamaz bir engeldir. Bu melekelerin korunması devletin ilk amacıdır. Mülkiyetin kazanılmasındaki farklı ve eşit olmayan yeteneklerin korunması, bunun sonucunda farklı türde mülkiyet ve mevkie sahip olma ve bunların mal sahiplerinin her birinin görüş ve hisleri üzerindeki etkileri toplumun farklı çıkar ve partiler arasında bölünmesine yol açar.

Bu nedenle hiziplere ayrılmanın görünmeyen nedenleri insanoğlunun doğasında gizlidir ve bizler onlara sivil toplumun farklı koşullarına göre farklı derecelerdeki faaliyetlerde rastlarız. Din, devlet ve uygulama kadar düşünceyle ilgili diğer bir çok konu ile ilgili farklı düşünceler için gösterilen gayretler, güç ve üstünlük mücadelesi için ihtirasla farklı liderlere ya da talihi diğer insanlar için ilginç olan kişilere bağlanmak insanoğlunu farklı partilere böler, karşılıklı husumete tahrik eder ve ortak çıkarları için işbirliği yapmaları yerine onları birbirlerini sindirme ve baskı altına almaya yöneltir. İnsanoğlunun karşılıklı düşmanlık içine girmesi eğilimi o kadar güçlüdür ki hiçbir elverişli durum ortaya çıkmaz, en anlamsız ve gerçekten uzak farklılıklar bile dostça olmayan hisleri tutuşturmak ve en şiddetli çatışmaları tahrik etmek için yeterli olmaktadır. Yine de hizipleşmelerin en yaygın ve en devamlı kaynağı mülkiyetin farklı şekillerde ve eşit olmayan dağılımıdır. Mal ve mülk sahibi olanlarla olmayanlar toplumda daima farklı çıkarlara sahip olmuşlardır. Alacaklı olanla borçlu olan da benzeri bir ayrım içerisindedir. Arazi sahiplerinin çıkarı, sanayicilerin çıkarı, tüccarların çıkarı ve daha önemsiz derecedeki çıkarlar medeni ulusların ortaya çıkardığı zorunlulukların sonucunda artmaktadır ve farklı his ve görüşleri harekete geçirerek ulusları farklı sınıflara bölmektedir. Bu farklı ve çatışan çıkarların düzenlenmesi modern yasaların en temel görevini oluşturmaktadır   ve devletin normal ve gerekli olan faaliyetleri içerisinde parti ve grupların yansımalarını da kapsamaktadır.

Hiçbir kimseye kendi davasında hakim olma izni verilmez, zira   çıkarları vereceği hükümde kesinlikle aleyhte tesir eder ve muhtemelen dürüstlüğünü ortadan kaldırır. Benzer bir şekilde, bir grup insanın da aynı anda hem yargıç hem de taraf olması uygun değildir... Özel borçlarla ilgili bir kanun teklif edilebilir mi? Bu alacaklıların bir tarafta, borçluların ise diğer tarafta olduğu bir sorudur. Adalet her ikisinin arasında dengeyi sağlamalıdır. Sayıca en fazla olan taraf, yani en güçlü grup davayı kazanmayı umacaktır. Yurtiçi üreticiler teşvik edilmeli midir ve belirli bir ölçüde yabancı üreticilere kısıtlama getirilmeli midir soruları arazi sahipleri ile sanayicilerin farklı şekillerde cevaplandıracakları sorulardır ve muhtemelen her iki grup da kamu yararı ve adalet için küçük bir özen bile göstermeyeceklerdir. Mülkiyetin farklı türleri üzerinden alınan vergilerin payı daha da fazla tarafsızlığı gerektiren bir konudur. Yine de hakim olan tarafa adaletin kurallarını çiğnemek için büyük fırsat ve teşviklerin verildiği bir yasa muhtemelen yoktur...

Aydın devlet adamlarının bu çatışan çıkarları uzlaştırabileceği ve bu çıkarları kamu yararına hizmet eder bir hale getirebileceğini söylemek beyhude bir laftır. Aydın devlet adamları ne her zaman yönetimde olurlar ne de, bir çok durumda, taraflardan birinin diğerlerinin haklarına ya da toplumun çıkarlarına itibar etmemesi suretiyle elde ettiği çıkarlar üzerinde nadiren geçerli olan dolaylı ve karşıt mülahazaları dikkate almaksızın, bu tip bir uzlaştırma yapılabilir.

Kaynak: C.Can Aktan ve İ.Yaşar Vural (Derleyen ve Çeviren) , Özgürlük Yazıları, Çizgi Kitabevi, 2003. (Metnin tercümesi Aktan ve Vural tarafından yapılmıştır. İzinsiz kullanılamaz.)

Roy P. Fairfield, (Edited.)., The Federalist Papers, New York: Anchor Books, 1961. S.16-19.