KURAL KAVRAMI, TEMEL ÖZELLİKLERİ VE TÜRLERİ

Coşkun Can Aktan & Tarık Vural

 

Kurallar, insanlar-arası ilişkiler ve etkileşimlerde davranışlarımıza yön veren, sınırlayan ve ideal ve evrensel olduğu ölçüde uyulması gereken ilkelerdir. 

Kuralların genel olarak üç özelliğinden söz edilebilir(Demir, 2003:28):

Bu üç özelliği kısaca incelemeye çalışalım.

Kurallar belirsizliği azaltırlar. İnsanları bir arada tutan ve onları belli bir düzen içinde yaşamaya sevk eden en önemli unsur kurallardır. Kurallar sayesinde bireyler neleri yapacaklarını ve neleri de yapmayacaklarını önceden bilirler. Toplumsal bir olay karşısında nasıl davranması gerektiğini önceden bilen birey, herhangi bir kargaşaya sebebiyet vermeden özgür ve istikrar içerisinde eylem ve davranışlarda bulunabilir. Belirsizlik sadece bireysel anlamda kişilerin bizzat kendilerinin nasıl düşünüp, ne şekilde karar vermelerinde değil, başkalarının da onların ne yapacağını tahmin etmelerinde büyük zorluklar ortaya çıkarır. Bireyin ne yapması ve ne yapmaması gerektiğini önceden bilmesi diğer bireyler açısından da önemlidir. Karşısındaki bireyin davranışlarını önceden tahmin edebilme belirsizliği ortadan kaldırır. Örneğin, trafik akışının normal bir seyir içerisinde gerçekleşmesi için belirli bölgelere trafik lambaları yerleştirilmesi bir zorunluluktur. Özellikle, kavşak bölgelerinde kırmızı ışık sayesinde her sürücü kendi geçiş hakkını bileceğinden kimin ne zaman geçeceği yönündeki bir belirsizlik ortadan kalkmış olur.

Kurallar, insan davranışlarına sınırlamalar getirirler. Kurallar bireylerin istedikleri zaman istedikleri gibi davranmalarına engel olurlar. Düzen için sınırsız değil, sınırlı özgürlük, daha doğrusu kurallarla sınırlanmış özgürlükler gereklidir. Sınırsız özgürlük, anarşizmi yani toplumsal kaosu ortaya çıkarır. Örneğin, bir futbol sahasında saha içerisinde oyunun düzenli bir şekilde oynanabilmesi için kurallara ihtiyaç vardır. Bu kurallara uyulmaması futbol oyununun düzenini bozacağından oyuncular davranışlarını bu kurallarla sınırlamak zorundadırlar.

Kurallar bireyi daha özgür kılarlar. Kurallar her zaman tüm bireylerin özgürlüğünü sınırlayıcı nitellikte olmaz. Kural, bireye diğer insanlarla olan ilişkilerinde sınırlamalar getirerek onun davranışlarını belirli sınırlar içine almakla, aynı zamanda o bireye hangi durumlarda başkalarının kendisine müdahale edip-edemeyeceğini de gösterir. Bu bağlamda kurallar özgürlüğün alanını tanımlar ve onu potansiyel olmaktan çıkarıp mümkün hale getirirler. Kuralların bu şekilde kişisel özgürlüğün çerçevesini çizmesi başkalarının bu özgürlük alanına müdahale etmesine engel olur (Demir, 2003:31).

Kural kavramı hakkındaki bu genel açıklamalarımızın ardından şimdi de kuralların sınıflandırılması hakkında bilgiler vermek istiyoruz. Kuralların sınıflandırılmasında pek çok kriter kullanılabilir. Bunları aşağıdaki gibi sırlayabiliriz. (Bkz. Şekil-1.)

“Davranışları etkileme yönünden kurallar” “teşvik edici (motive edici) kurallar”, “engelleyici (demotive edici) kurallar” ve “yol gösterici kurallar” olarak üçe ayrılabilir. Teşvik edici kurallar herhangi bir davranışın yapılmasını özendirici, motive edici kurallardır. Demotive edici (engelleyici) kurallarda ise negatif bir anlam vardır. Bu kurallar bireyleri belli davranışları yapmaktan alıkoyar.

Yaptırım yönünden kurallar “emredici kurallar” ve “yasaklayıcı kurallar” olarak ikiye ayrılabilir. İnsanlara yapmaları zorunlu olan davranışları gösteren kurallara emredici kurallar, yapmamaları gereken davranışları gösteren kurallara da yasaklayıcı kurallar denir. Emredici kurallara örnek olarak emniyet kemeri takılması; yasaklayıcı kurallara örnek olarak da toplu yerlerde sigara içme yasağı gösterilebilir. 

Kuralları sonuç yönünden; “ödüllendirici kurallar” ve “cezalandırıcı kurallar” olarak ikiye ayırabiliriz. Bireylerin bir takım kurallara uymaları sonuçta onlara bir kazanç sağlıyorsa bu tip kurallar ödüllendirici kurallardır. Buna karşılık uyulmaması sonucu bir yaptırım uygulanması sonucunu doğuran kurallar ise cezalandırıcı kurallardır. Örneğin, trafikte kırmızı ışıkta geçen bir sürücünün para cezasına çarptırılması cezalandırıcı kurallara iyi bir örnektir.

Kurallar belirli bir yörede uygulanabileceği gibi ulusal düzeyde de uygulanabilirler. Yerel düzeyde kabul gören kurallara “yerel kurallar” denir. Örneğin el öpüp başına koyma bir geleneksel (yerel) informel kural ve kurumdur. Ulusal düzeyde kabul gören kurallara ise “ulusal kurallar” denir. Vergi kuralları, ulusal kurallara  bir örnektir. “Evrensel kurallar” ise her yerde geçerli olan kurallardır. Evrensel kurallara en iyi örnek genel ahlak kurallarıdır. Örneğin, hırsızlık yapmak bütün toplumlarda yanlış ve ahlaka uygun olmayan bir davranış olarak kabul edilir.

Ekonomik, sosyal ve siyasal yönden kuralları “iktisadi kurallar”, “siyasal kurallar” ve “sosyal kurallar” olarak üçe ayırmak mümkündür. İktisadi kurallar (mali kurallar, parasal kurallar vs.) ekonomik düzenin genel kurallarıdır. Ekonomi hukuku ve ekonomik anayasa bu çerçevede kullanılan kavramlardır. Siyasal düzenin genel kurallarına ise siyasal kurallar ya da yönetim kuralları denilebilir. Sosyal kurallar ise toplumsal yaşama ilişkin resmi ve gayri resmi tüm kurallar bütünüdür.

Öte yandan, kuralları, yazılı olup olmamalarına göre “yazılı kurallar” ve “yazılı olmayan kurallar” olarak ikiye ayırabiliriz. Yazılı kurallara örnek olarak anayasa ve yasaları gösterebiliriz. Yazılı olmayan kurallar ise görgü kuralları, ahlak kuralları gibi kurallardır.

Kurallar kapsam yönünden “kişisel kurallar”, “gruba yönelik kurallar” ve “toplumsal kurallar” olarak üçe ayrılabilir. İnsan davranışlarına düzenlilik ve süreklilik getiren kuralların bir kısmı, sadece ilgili bireyleri ilgilendiren kişisel kurallardır. Bireyler bu kurallara, sadece kendilerine sağladığı fayda ya da uymamaları halinde katlanacakları maliyet nedeniyle uyarlar. Kişisel kuralların onlara uyanların dışındakilere doğrudan ne zarar ne de faydası dokunur. Örneğin, kişi ne tür spor yapacağına, ne kadar uyuyacağına, evini kaç günde bir temizleyeceğine dair bir dizi kural koyabilir ve hayatını bu kurallara göre düzenleyebilir (Demir, 2003:32). Gruba yönelik kurallar ise sadece belli bir grup için geçerlidir.

İnsan davranışlarını sınırlayan ve onlara bir çerçeve çizen kuralların çoğu başkalarını da ilgilendirmektedir. Bazı durumlarda bu ortak kurallara uymak doğrudan bireye bir fayda sağlamayabilir. İşte, uyulması başkalarını da ilgilendiren, uyulmaması halinde yaptırım gerektiren kurallara “toplumsal kurallar” denir. Bazı kurallar toplumdaki tüm bireyleri ilgilendirirken bir kısım kurallar, sadece belirli kişileri ilgilendirebilirler. Toplumun tümünü ilgilendiren kurallara “genel kurallar”, belli kesimleri ilgilendiren kurallara da “özel kurallar” denir.

Kuralları oluşturan otorite yönünden kuralları;“devlet tarafından oluşturulmuş kurallar”, “hükümet dışı organizasyonlar tarafından oluşturulmuş kurallar” ve “özel organizasyonlar tarafından oluşturulmuş kurallar”  olarak üçe ayırmak mümkündür. Kuralları oluşturan otorite devlet olabileceği gibi hükümet dışı organizasyonlar da olabilir. Bu bağlamda kurallar ya devlet tarafından ya da hükümet dışı organizasyonlar tarafından oluşturulurlar. Burada dikkat edilmesi gereken husus her iki kural türünün birbirini tamamlayıcı nitelikte olması, birbiri ile çelişmemesidir. Devlet (hükümet) tarafından konulan kurallara örnek olarak vergi kuralları gösterilebilir.

Toplumsal kurumları oluşturan kurallar ise “din kuralları”, “ahlak kuralları”, “iktisadi kurallar”, “trafik kuralları” ve “görgü kuralları” olarak sınıflandırılabilir. Din kuralları her dinin kendi inancına göre konulmuş esaslardır. Din kurallarını da kendi arasında inanca ilişkin din kuralları (tek tanrıya inanma, öldükten sonra yeniden dirilişe  inanma vs.), ibadete ilişkin din kuralları (bir müslümanın günde beş vakit namaz kılması, bir hıristiyanın pazar günü kiliseye gitmesi gibi) ve toplum düzenine ilişkin din kuralları (adam öldürmeyi veya hırsızlığı yasaklayan kurallar) şeklinde sınıflandırılabilir.

Ahlak da bir sosyal kurum olarak kurallar içerir. Ahlak, insan ilişkilerinde “iyi” ya da “doğru” veyahut “kötü” ya da “yanlış” olarak adlandırdığımız değer yargılarını ifade eder. Ahlak, bir sosyal bilim dalı olarak toplum içerisinde oluşmuş örf ve adetlerin, değer yargılarının, normların ve kuralların oluşturduğu sistem bütününü inceler. Bu sistem bütünü; bir bireyin, bir grubun ya da tüm toplumun doğru ve yanlış davranışlarını belirler ve yönlendirir (Aktan, 2004:14).

Toplumsal kurumları oluşturan kuralların bir diğeri olan “görgü kuralları” ise belirli bir zaman süresinde alışılagelmiş ve kişilerde yapılması veya yapılmaması gerektiği yolunda yaygın bir fikrin oluştuğu davranış biçimleridir. Örneğin yüksek sesle konuşmamak bir görgü kuralıdır. Görgü kurallarına uymayan kimseye toplumda görgüsüz, kaba, nezaketsiz gibi sıfatlar takılır.

Ekonomik düzenin genel kurallarına ise iktisadi kurallar denir. İktisadi kurallar kendi arasında “mali kurallar” ve “parasal kurallar” olmak üzere ikiye ayrılabilir.

Hukuk kurallarının hiyerarşisi yönünden kurallar “anayasal kurallar” ve “yasal kurallar” olmak üzere ikiye ayrılırlar. Anayasalar, yasalar içinde en tepede yer alan ve uygulanması zorunlu genel esasları içeren bir yasadır. Anayasa, prensip olarak genel ilkeleri koyar, ayrıntıya inmez. Toplumsal hayatı düzenleyen daha kapsamlı kurallar Anayasa’ya aykırı olmamak koşulu ile yasalarla düzenlenir. 

Kuralları pozitif ve normatif şeklinde de ikili bir ayırıma tabi tutmak mümkündür. Buna göre halen yürürlükte olan kurallar “pozitif kuralları” oluştururlar. Buna karşın olması gereken kurallar ise “normatif kuralları” ifade etmektedirler. Konuyu pozitif hukuk-normatif hukuk ekseninde de açıklamak mümkündür. Pozitif hukuk, bir ülkede belli bir dönemde yürürlükte bulunan hukuk kurallarının tümüne verilen isimdir. Pozitif hukuk kuralları içerisine yetkili merciiler tarafından çıkarılmış kanunlar, tüzükler, yönetmelikler gibi yazılı metinlerle tespit edilen kurallar girdiği gibi, henüz yazılı bir şekle bürünmemiş olan, fakat uyulması zorunlu olan örf ve adet kuralları da girer. Normatif hukuk ise, bir ülkede belli bir dönemde uygulanmakta olan değil, ancak uygulanması gereken, yani sosyal ihtiyaçları adalete en uygun biçimde karşılayacağı düşünülen hukuka verilen isimdir. (Bilge, 1975:34-35). Özetle, normatif hukuk kuralları ideal bir toplum için olması gereken hukuk kurallarıdır. 

Kurallar oluşturulma biçimine göre de “kendiliğinden oluşan” ve “oluşturulan kurallar” olarak ikiye ayrılabilirler. Bir otorite tarafından yapılmış veya konulmuş kurallara “oluşturulan kurallar”, bunların dışındakilere de “kendiliğinden oluşan kurallar” denir (Hayek,1994:190). Tabiat kanunları dediğimiz kurallar kümesi kendiliğinden oluşan kurallardır. Bunun yanında toplumsal hayatı düzenlemek üzere yapılan kanunlar ise oluşturulan kurallardır.

Yukarıdaki açıklamalarımızdan da görüldüğü gibi kuralların sınıflandırılmasında değişik kriterlerden faydalanmak mümkündür.

 

Şekil 1: Kuralların Sınıflandırılması

 

 

 


 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

© 2005, C.C.Aktan