AVRUPA BİRLİĞİ’NDE TEMEL KURUMLAR, HEDEFLER VE DEĞERLER

 

Coşkun Can Aktan & Dilek Dileyici & Özlem Özkıvrak

 

I. AVRUPA BİRLİĞİ’nin temel kurumları

Avrupa Birliği, hukukun üstünlüğü ilkesi ve demokrasiye dayanır. Avrupa Birliği bu ilkeleri benimseyen devletler gibi bir Anayasa’ya sahiptir. Ancak Avrupa Birliği Anayasası, kendisini oluşturan üye devletlerin anayasalarının çoğundan farklı olarak, kapsamlı tek bir belgeyi değil, bunu yerine Toplulukları kuran Antlaşmalar ve hukukun genel ilkelerini ifade etmektedir. Dolayısıyla Avrupa Birliği’ne ilişkin anayasal kuralların bir kısmı kurucu antlaşmalarda yer alırken, diğer kısmı yetkili organların kendilerini bağlı saydıkları temel değerlere göre şekillenen teamüllere dayanmaktadır. Bununla birlikte, son dönemlerde Avrupa Birliği’ne ilişkin anayasal kuralların tek bir belgede toplanması amacıyla taslak bir Anayasal Antlaşma hazırlanması yönünde çabalar başlatılmış ve bu görev “Avrupa’nın Geleceğine İlişkin Konvansiyon”a verilmiştir. Daha önce de belirtildiği gibi, Konvansiyon 28 Şubat 2002 tarihinde çalışmalarına başlamış ve Haziran 2003’te hazırlıkları tamamlanan Anayasal Antlaşma Taslağı’nı Selanik Avrupa Konseyi Zirvesi’nde Avrupa Birliği devlet ve hükümet başkanlarına sunmuştur.

Topluluk hukukunun kaynakları içinde Anayasal kuralları içeren kaynaklar birincil mevzuat olarak adlandırılmaktadır. Topluluk hukukunun kaynakları şu şekilde sınıflandırılmaktadır[i]:

1. Birincil mevzuat:

- Toplulukları kuran Antlaşmalar

- Hukukun genel ilkeleri

2. AT’nin uluslararası anlaşmaları

3. İkincil mevzuat:

- (Uygulayıcı) Yönetmelikler

- Yönergeler / AKÇT tavsiyeleri

- Genel ve bireysel kararlar

4. İdare hukukunun genel ilkeleri

5. Üye devletler arasındaki sözleşmeler

Hukukun üstünlüğü ilkesi ve demokrasiye dayanan Avrupa Birliği’nin temel kurumları, bu kurumların karar alma süreçleri ve kurumlar arasındaki ilişkiler, doğal olarak Topluluk hukuku tarafından şekillendirilmiştir. Avrupa Birliği’nin temel kurumları Avrupa Birliği Konseyi, Avrupa Birliği Komisyonu, Avrupa Parlamentosu, Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi (ya da Avrupa Doruğu), Adalet Divanı ve Bidayet Mahkemesi ile Sayıştay’dır.

Bu temel organların yanı sıra;

- Ekonomik, sosyal ve bölgesel çıkar gruplarını temsil eden çeşitli danışma kurulları vardır. Örneğin, Konsey ve Komisyona istişari nitelikte görev yapan Ekonomik ve Sosyal Komite ve Bölgeler Komitesi oluşturulmuştur.

- Birliğin dengeli gelişimine katkıda bulunan projelerin finansmanını kolaylaştırmak ve kredi sağlamak amacıyla Avrupa Yatırım Bankası kurulmuştur.

-AB’nin para politikasını uygulamakla görevli  bir Avrupa Merkez Bankası kurulmuştur. Ekonomik ve Parasal Birlik için gerekli koşulların oluşturulmasına yardımcı olmak üzere önce “Avrupa Para Enstitüsü” adı ile bir kurum oluşturulmuş, ancak bu kurum 1 Ocak 1999 tarihinde Ekonomik ve Parasal Birliğin üçüncü aşamasına geçilmesi ve Avrupa Merkez Bankası’nın kurulması ile ortadan kalkmıştır.

-Avrupa Birliği kurumları arasında bir de Avrupa Ombudsmanı bulunmaktadır. Avrupa Ombudsmanı, tüm Topluluk kurumlarının daha iyi işlemesini sağlamayı amaçlar.  Avrupa vatandaşları, yukarıda sayılan tüm Avrupa topluluk ve kurumları hakkında şikayet etme hakkına sahiptirler. Avrupa Ombudsmanı, kurumların yönetimi ile ilgili şikayetleri inceleyen ve sorunu çözmeye çalışan bir kişidir.

            Aşağıda Avrupa Birliği’nin temel organlarının yapısı ve karar alma süreçleri, zaman içinde ortaya çıkan gelişmeler de dikkate alınarak sunulmaktadır[ii].

Avrupa Birliği Konseyi

Avrupa Birliği Konseyi, Birliğin yasama organıdır. Konsey, her üye devletin dışişleri bakanlarından oluşur. Ancak gündemin içeriğine göre Konsey, farklı bakanların katılımıyla da toplanabilir. Konsey'in merkezi Brüksel'dedir; ancak bazı toplantılar Lüksemburg'da yapılır. Konsey başkanlığını her üye devlet altı aylık dönemler için sırayla üstlenir.

Üye devletlerin Birlik nezdindeki büyükelçilerinden oluşan Daimi Temsilciler Komitesi, Konsey'in çalışmaları için gerekli hazırlıkları yapar ve Konsey’in talimatlarını yerine getirir. Ayrıca, gerekli hazırlıkları yapmak veya özel konuları incelemekle görevli komiteler oluşturur. 

Konsey'in görevi, Komisyon'un sunduğu tekliflerden hareketle, Antlaşma’nın öngördüğü usullere uygun biçimde ortak politikalara ilişkin temel kararları almaktır. Diğer bir deyişle Komisyon’un sunduğu tasarıları yasalaştırmaktır. Yasama sürecinde, Avrupa Parlamentosu’nun değişiklik önerisinde bulunma yetkisi vardır, ancak kesin karar verme yetkisi Konsey’indir.

Konsey ortak dış politika ve güvenlik politikası alanında da birincil rol oynar. Bu kapsamda, ortak dış politika ve güvenlik politikası ile ilgili ortak konumları tanımlar ve ortak kararları alır. Bu önlemlerin uygulanmasından da Birliğin temsilcisi sıfatıyla Konsey Başkanlığı sorumludur.

Konsey'in adalet ve içişleri alanındaki temel işlevi ise ortak eylemler belirlemek ve üye devletlerin imzalayacağı sözleşmeleri hazırlamak ve önermektir.

Avrupa Topluluğu'nun faaliyetlerine ilişkin olarak son zamanlardaki bazı gelişmeler (Tek Senet, Birlik Antlaşması) sonucunda Konsey’de nitelikli çoğunluk esasına dayalı oylama ilkesinin kullanımı yaygınlaşmışsa da vergilendirme gibi bazı konularda hala oybirliğiyle karar alınması gerekmektedir. Nitelikli çoğunluk için 87 oydan 62'sinin karar lehinde olması ve bu 62 oyun en az on devlet tarafından verilmiş olması gerekir. Nitelikli çoğunluk ilkesine göre yapılan oylamalarda Almanya, Fransa, İtalya ve Birleşik Krallığın onar oyu, İspanya'nın sekiz oyu, Belçika, Yunanistan, Hollanda ve Portekiz'in beşer oyu, Avusturya ve İsveç'in dörder oyu, Danimarka, İrlanda ve Finlandiya'nın üçer oyu, Lüksemburg'un ise iki oyu vardır.

Birliğin beşinci genişleme süreci sonrasında Nice Antlaşması ile öngörülen ve 1 Ocak 2005’ten itibaren geçerli olacak 345 oyun dağılımı ise şu şekildedir[iii]: Almanya, Fransa, İtalya ve Birleşik Krallığın 29’ar, İspanya ve Polonya’nın 27’şer, Hollanda’nın 13, Yunanistan, Çek Cumhuriyeti, Belçika, Portekiz ve Macaristan’ın 12’şer, İsveç ve Avusturya’nın 10’ar, Slovakya, Danimarka, Finlandiya, İrlanda ve Litvanya’nın 7’şer, Letonya, Slovenya, Lüksemburg, GKRY ve Estonya’nın  4’er ve son olarak Malta’nın 3 oyu olacaktır.

Nice Antlaşması’nda getirilen yeni karar alma sisteminde nitelikli çoğunluğun 258 oy olması öngörülmüştür. Buna göre, Antlaşma çerçevesinde Komisyon önerisi doğrultusunda yapılan bir oylamada üye ülkelerin çoğunluğunun olumlu görüşünü kazanmış bir karar tasarısının en az 258 oyla kabul edilmesi ve diğer durumlarda ise bir kararın 258 oyla kabul edilebilmesi için üye ülkelerin en az 2/3’ünün olumlu görüşünün alınması öngörülmüştür.

Nice Antlaşması’na göre basit çoğunluk sistemi kapsamında Konsey’in Antlaşma çerçevesinde Komisyon önerisi üzerine karar aldığı durumlarda, üyelerinin çoğunluğu tarafından kullanılmış oyların en az 170’i ile karar alması, diğer durumlarda Konsey’in karar alabilmesi için gereken 170 oyun üyelerin en az 2/3’ü tarafından kullanılmış olması gerekmektedir.

Konsey'in Komisyon tekliflerini değiştirebilmesi ya da Parlamento'nun yaptığı ve Komisyon'un kabul ettiği değişiklikleri geri çevirebilmesi için oybirliği gerekir. Ortak dış politika ve güvenlik politikası ile adalet ve içişleri alanlarında, Antlaşma'da Konsey'e bu konuda aksine karar alma yetkisi tanınmadığı durumlarda oybirliği zorunludur.

Nice Antlaşması Bakanlar Konseyi’nde uygulanan karar alma mekanizmasını sadeleştirmektedir. Antlaşma’da bulunan 27 hüküm ile oybirliği kuralından nitelikli çoğunluk koşuluna geçilmektedir. Örneğin, ayrımcılıkla mücadele kararlarının alınması, sanayi politikalarına yönelik destekler ve sınırlar ötesi etkiye sahip adli konularda işbirliği gibi alanlarda oybirliği şartı terk edilmektedir. Ayrıca, Avrupa Komisyonu başkanı ve üyeleri, Savunma ve Dış İlişkiler Yüksek Temsilcisi, özel temsilciler, AB Konseyi’nin genel sekreter yardımcısı gibi kilit kadrolara gelecekte yapılacak atamalarda da oybirliği şartı aranmayacaktır.

Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi

Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi ya da Avrupa Zirvesi, Avrupa Birliği’nin en yetkili politik organıdır. Avrupa Zirvesi, Devlet ve Hükümet Başkanları’nın zirve konferanslarından doğmuştur. 10 Aralık 1974 tarihli Paris Zirvesi’nde bu toplantıların Avrupa Topluluğu Konseyi adıyla yılda en az iki kez yapılması kararlaştırılmıştır. 1987'de Avrupa Tek Senedi'nin 2. maddesiyle bu zirve toplantıları, Topluluğun kurumsal yapısına resmen dahil edilmiştir. Devlet ve Hükümet Başkanları ile Komisyon Başkanı yılda en az iki kez bu çerçevede bir araya gelmekte ve dışişleri bakanları ile bir Komisyon üyesi de onlara katılmaktadır (Tek Senet, Madde 2).

Avrupa Zirvesi’nin işlevi, Avrupa Toplulukları perspektifi dahilinde, siyasi işbirliğini gerçekleştirmek ve Avrupa bütünleşmesinin genel siyasi yönünü belirlemektir. Avrupa Zirvesi’nin siyasi işbirliği ile ilgili işlevleri büyük ölçüde uluslararası ilişkilerle bağlantılı konularda ve üye devletlerin dış politikalarının eşgüdümü konusunda tutum belirleme noktasında toplanır. Avrupa Zirvesi bu görevi, Topluluk bağlamında temel politika kararlarını alarak ve Konsey ya da üye devletlerin Konsey'de bir araya gelen temsilcileri için yönergeler ve kılavuzlar hazırlayarak yerine getirmektedir.

Avrupa Zirvesi, ekonomik ve parasal birlik çalışmalarını, Avrupa Para Sistemi'ni, Parlamento için yapılan tek dereceli seçimleri ve bir dizi üyelik başvurusunu vb. konuları yönlendirmiştir. Avrupa Zirvesi’nin bağlayıcı mevzuat kabul etmesi de mümkündür; ama bu durumda Topluluklar Bakanlar Konseyi olarak işlev görüyor demektir ve bu şimdiye kadar hiç gerçekleşmemiştir.

Avrupa Birliği Komisyonu

Avrupa Birliği Komisyonu, öncelikle antlaşmaların koruyucusudur. Mevzuat önerileri de Komisyon tarafından hazırlanmakta olup, Komisyon, aynı zamanda Birliğin yürütme organıdır. Avrupa Birliği Komisyonu'nun 20 üyesi vardır. Fransa, Almanya, İtalya, İspanya ve Birleşik Krallık ikişer, diğer Topluluk üyeleri ise birer üyeyle temsil edilirler. Nice Antlaşması’na göre Kasım 2004’de göreve başlayacak olan bir sonraki Avrupa Komisyonu’nun 25 üyesi (her üye devlet için bir üye) bulunacaktır. Bu durum, artık daha büyük üye devletlerin ikinci bir Komisyon üyesi atayamayacağı anlamına gelmektedir.

Komisyon'un görev süresi Avrupa Parlamentosu gibi beş yıldır. Komisyon Başkanı üye devletler tarafından Avrupa Parlamentosu'nun görüşü alındıktan sonra atanır. Komisyon'un tüm üyeleri ancak Parlamento tarafından onaylandıktan sonra resmen göreve atanmış olurlar.

Komisyon üyeleri görevlerini yerine getirirken kendi ulusal hükümetlerinden tamamen bağımsız olarak davranmak ve sadece Avrupa Birliği'nin çıkarlarını gözetmekle yükümlüdürler. Komisyon'u görevden alabilecek tek organ Avrupa Parlamentosu'dur. Komisyon'un her üyesinin bir veya birkaç politika alanında özel sorumluluğu vardır. Ancak kararlar kollektif sorumluluk ilkesi temelinde alınır.

Komisyon öncelikle ve her şeyin üstünde Antlaşmalar'ın korunması ve gözetilmesiyle yükümlüdür. Görevini yerine getirirken tarafsız davranır ve Antlaşma hükümleri ile Antlaşmalar temelinde alınan kararların doğru biçimde uygulanmasını gözetir. Üye devletlerden herhangi birine karşı Antlaşma ihlali soruşturması başlatabilir ve gerekli gördüğünde konuyu Avrupa Adalet Divanı'na götürür. Bunların yanı sıra özellikle Avrupa Birliği'nin rekabet kurallarını ihlal etmeleri durumunda kişilere ve şirketlere para cezası verebilir.

İkinci olarak Komisyon, Birliği harekete geçiren organdır. Yasama sürecini başlatmada tek yetkilidir ve yeni bir Avrupa yasasının kabulü sürecinin her aşamasında etkide bulunma güç ve yetkisine sahiptir. Hükümetlerarası işbirliği alanında tıpkı üye devletler gibi teklifte bulunma hakkına sahiptir.

Son olarak, Komisyon Avrupa Birliği'nin yürütme organıdır. Buna belirli Antlaşma maddelerinin uygulanmasına ilişkin kuralların belirlenmesi ve Birlik faaliyetleri için ayrılmış bütçe ödeneklerinin idaresi de dahildir. Bu ödeneklerin büyük çoğunluğu ana fonlar kapsamındadır: Avrupa Tarımsal Yönlendirme ve Garanti Fonu, Avrupa Sosyal Fonu, Avrupa Bölgesel Gelişme Fonu ve Kaynaşma Fonu. Komisyon yürütme görevini yerine getirirken çoğu zaman üye devletlerden uzmanların oluşturduğu komitelerin görüşlerine başvurma gereği duyar.

Avrupa Parlamentosu

Avrupa Parlamentosu, AB halklarının siyasi iradesini temsil eder. Başlangıçta sadece bir danışma organı niteliğinde olan Parlamento’nun görev alanı zaman içinde giderek genişlemiş, yetkileri artmıştır. 1979'dan bu yana tek dereceli genel seçimle iş başına gelen Avrupa Parlamentosu, siyasi görüşlerine göre gruplaşan 626 üyeden oluşmaktadır. Parlamento'da Almanya 99, Fransa, İtalya ve Birleşik Krallık 87'şer, İspanya 64, Hollanda 31, Belçika, Yunanistan ve Portekiz 25'er, İsveç 22, Avusturya 21, Danimarka ve Finlandiya 16'şar, İrlanda 15 ve Lüksemburg 6 üye ile temsil edilmektedir.

Nice Antlaşması ile Avrupa Birliği’nin beşinci genişlemesinin ardından Haziran 2004’de seçilecek olan yeni Avrupa Parlamentosu’nun 732 üyesi olması öngörülmüştür. Bu doğrultuda Parlamento'da Almanya 99, Fransa, İtalya ve Birleşik Krallık 72'şer, İspanya ve Polonya 50’şer, Hollanda 25, Yunanistan,  Belçika ve Portekiz 22’şer, Çek Cumhuriyeti ve Macaristan 20’şer, İsveç 18, Avusturya 17, Slovakya, Danimarka ve Finlandiya 13'er, İrlanda ve Litvanya 12’şer, Letonya 8, Slovenya 7, Lüksemburg, GKRY ve Estonya  6’şar ve son olarak Malta 5 üye ile temsil edilecektir[iv].

Parlamento, Komisyon'un programını oylar ve özellikle Komisyon ve Konsey'e sözlü ve yazılı sorular yönelterek Avrupa politikalarının gündelik işleyişini izler. Bunun yanısıra Parlamento araştırma komisyonları kurar ve Birlik vatandaşlarının dilekçelerini inceler. Birlik Antlaşması'na göre Parlamento, Birlik kurumlarının faaliyetlerini gerçekleştirmesi sırasında ortaya çıkan görevi kötüye kullanma olaylarıyla ilgili olarak vatandaşların şikayetleriyle ilgilenmekle görevli bir ombudsman atama yetkisine de sahiptir.

Bütçe konusunda, Parlamento ve Konsey yetkileri paylaşırlar. Parlamento yıllık bütçeyi oylar ve bütçe uygulamasını izler.

Daha önce belirtildiği gibi, Avrupa Tek Senedi ile getirilen işbirliği prosedürü ve daha sonra Birlik Antlaşması ile kabul edilen “ortak karar usulü” çerçevesinde Parlamento'nun mevzuata ilişkin yetkileri artırılmış, Parlamento güçlendirilmiştir. Bu çerçevede Birlik mevzuatı üçlü bir süreç içinde hazırlanır: Mevzuat önerilerini Komisyon hazırlar, Parlamento ve Konsey ise bu mevzuatı yürürlüğe koyma yetkisini paylaşırlar. Bunun yanısıra, büyük önem taşıyan bazı kararlar (bazı uluslararası antlaşmalar, yeni üyelerin katılımı, Parlamento seçimlerinde her ülkede aynı usulün uygulanması, birlik vatandaşlarının ikamet hakkı, vs.) için Konsey'in, Parlamento'nun onayını alması gerekmektedir.

Adalet Divanı ve Bidayet Mahkemesi  

Adalet Divanı 15 yargıç ve onlara yardımcı olan dokuz kanun sözcüsünden oluşur. Bunun yanı sıra 1989'da 15 yargıçtan oluşan bir Bidayet Mahkemesi kurulmuştur. Bu mahkemelerin üyeleri Lüksemburg'da görev yapar ve üye devletlerin mutabakatıyla altı yıllık bir süre için atanırlar. Yargıçların bağımsızlıkları güvence altındadır.

Adalet Divanı'nın görevi; Avrupa Antlaşmaları’nın hukuka uygun biçimde yorumlanması ve uygulanmasını sağlamaktır. Divan bir üye devletin Antlaşmalar'da öngörülen bir yükümlülüğü yerine getiremediğine karar verebilir. Üye devlet bu kararın gereğini yerine getirmezse, Divan, para cezası uygulanmasını kararlaştırabilir. Divan, kurumların aldığı önlemlerin iptali için açılan davalarda bu önlemlerin yasallığını inceleyebileceği gibi bazı önlemlerin alınmamış olmasının Antlaşmalar'a aykırı olduğuna da karar verebilir.

Divan ulusal mahkemelerin başvurusu üzerine Topluluk hukukunun çeşitli hususlarının yorumlanması ya da geçerliliği hakkında ön kararlar alır. Bir hukuki işlemin bu türden tartışmalı bir husus doğurması halinde ulusal mahkemelerden herhangi biri Avrupa Adalet Divanı'ndan ön karar isteyebilir. Ancak bunun için ilgili üye devlette daha yüksek bir temyiz mercii bulunmaması gerekir. Bu durumda Divan'ın kararı bağlayıcıdır.

Bidayet Mahkemesi kişiler ve işletmeler tarafından açılan davalara bakar. Hukuk meseleleriyle ilgili başvurular sadece Avrupa Adalet Divanı tarafından karara bağlanır.

Nice Antlaşması herhangi bir üye devlet tarafından yapılan temel haklar alanındaki ciddi ihlallerin tespit edilmesi için yeni bir prosedür ortaya koymuştur. Eğer bu yeni mekanizma ile durumun düzeltilmesi mümkün olmazsa, o zaman Avrupa Birliği Konseyi bir ihlalin söz konusu olduğunu ilan edip ilgili ülkenin Konsey’de oy kullanma hakkı gibi bir takım haklarını askıya alabilecektir.

Nice Antlaşması aşırı dava yükünün hafifletilmesi ve karar alma sürecinin hızlandırılabilmesi amacıyla, Birliğin adli sisteminde kapsamlı bir reform yapılmasına olanak tanımaktadır. Bu çerçevede, Adalet Divanı’nda davalara bakılırken merkezi olmayan bir sisteme geçilecek ve bazı işlemlere bakmak üzere ilk derece mahkemelerin içinde daireler oluşturulacaktır.

Sayıştay

Sayıştay, Konsey tarafından Avrupa Parlamentosu'nun görüşü alındıktan sonra oybirliğiyle atanan 15 üyeden oluşur. Sayıştay Başkanı üyeler tarafından kendi aralarından seçilir. Başkanlık süresi üç yıldır ve üç yılın sonunda ikinci bir dönem için yeniden seçilmek mümkündür. Sayıştay başkanı “primus inter pares” (eşitler arasında birinci) konumundadır.

Toplantılarını ve çalışmalarını Lüksemburg'da sürdüren Sayıştay, Avrupa Birliği'nin tüm gelir ve harcamalarının hukuka uygun ve düzenli biçimde yapılıp yapılmadığını ve maliye yönetiminin tutarlı olup olmadığını denetler. Konsey ve Parlamento tarafından Avrupa Toplulukları'nın genel bütçesinin uygulamasına ilişkin olarak Komisyon'un ibrasında yardımcı olmak amacıyla yıllık raporlar hazırlar. Ayrıca diğer kurumların talebi üzerine özel raporlar hazırlar ve görüş bildirir. Sayıştay re'sen hareket ederek özel konulardaki görüşlerini her zaman açıklayabilir. Birlik Antlaşması'yla Sayıştay'a tam kurumsal statü tanınmış ve sorumluluklarının kapsamı genişletilerek hesapların güvenilirliği ve hesaplara konu olan işlemlerin hukuka uygunluğu ve düzenliliği hakkında Parlamento ve Komisyon'a güvence bildirimi sunma görevi verilmiştir.

II. AVRUPA BİRLİĞİ’NİN TEMEL HEDEFLERİ VE DEĞERLERİ

Günümüz dünyasının en ileri entegrasyon örneklerinden biri olan Avrupa Birliği, temellerinin atıldığı 1950’li yıllardan bu yana Avrupa’da barış ve güvenliğin sağlanması ve korunmasında belirleyici bir rol oynamıştır. Barış Avrupa Birliği’nin temel değerlerinin başında gelmektedir. Avrupa Birliği’nin Avrupa Birliği Antlaşması Madde 6(1)’de beyan edilmiş olan diğer hedefleri ise, bütün üye ülkelerce paylaşılan özgürlük, demokrasi ve hukukun üstünlüğü ilkelerini korumaktır. Bu ilkeler de Avrupa Birliği’nin temel değerleri arasında yer almaktadır. İnsan haklarının ve temel özgürlüklerin korunmasıyla birlikte, bu ilkeler Avrupa Birliği Antlaşması’nda güçlendirilmiştir. Şöyle ki, ilk defa olarak, Avrupa Birliği Antlaşması’nın 7. ve 8. maddeleri ile söz konusu ilkelerin ihlal edilmesi halinde tedbirler alınması öngörülmüştür[v].

Bu kısımda ilk olarak Avrupa Birliği’nin hedefleri, ikinci olarak da temel değerleri ele alınmaktadır.

Avrupa Birliği’nin Hedefleri

Avrupa Birliği, kuruluşundan bu güne kendisini yenileyerek ekonomik bütünleşmeden siyasi bütünleşmeye doğru bir yörünge çizmiştir. Bu doğrultuda kendisine birtakım hedefler belirlemiştir. Avrupa Birliği’nin başlıca hedefleri şunlardır:

Avrupa Birliği’nin Temel Değerleri

1950’li yıllarda altı ülke tarafından oluşturulmak istenen Avrupa entegrasyonu, aynı kıtada yaşamakla birlikte her biri kendi tarihsel gelişimi içinde farklı süreçler geçiren, kendine özgü gelenek ve göreneklere sahip toplumları bir araya getirecekti. Ve böyle bir girişimin mevcudiyetini koruması ve temel hedeflerine ulaşması, ancak bu toplumların etrafında birleşebileceği ortak bir değerler sisteminin oluşturulması ve geliştirilmesi ile mümkün olabilirdi. AKÇT’nu kuran Altılar ve daha sonra genişleme süreçleri ile birlikte Onbeşler, böyle bir değerler sistemini oluşturmayı ve geliştirmeyi başardılar, AKÇT’ndan Avrupa Birliği’ne ulaştılar. 1950’lerden bu yana Avrupa  entegrasyonuna mensup ülkelerin temel ve ortak değerleri şunlardır (Bkz. Şekil-4): 

·                    Barış. 20. yüzyılda Avrupa'da, halen Avrupa Birliği’ni oluşturan ülkeler arasında iki dünya savaşı yaşanmıştır. Bu nedenle Avrupa politikası demek aynı zamanda “barış politikası” demektir; Topluluğun kuruluşuyla, üye devletler arasında herhangi bir savaşı imkansız kılan bir Avrupa barışının temeli atılmıştır. Avrupa bütünleşmesi ve Avrupa Birliği olmaksızın gerek Avrupa'da gerek dünyada barışın, demokrasinin, hukukun ve adaletin korunmasının ve gelecekte de güvenceye alınmasının çok güç olduğu pek çok kimsenin paylaştığı bir görüştür.

·                    Hukukun Üstünlüğü. Topluluk bir hukuk düzenidir; varlığını hukuka borçlu olduğu gibi aynı zamanda kendi hedeflerini de sadece hukuk yoluyla gerçekleştirmeye çalışır. Üye devletlerin halklarının ortak ekonomik ve toplumsal yaşamları zor kullanma tehdidiyle değil, Topluluk hukukuyla yönlendirilir. Kısacası, Topluluğun temelinde hukuk vardır.

·                    İnsan Haklarına Saygı ve Demokrasi. İnsan haklarına saygı Avrupa Birliği’ne üyeliğin başlıca ön koşullarından biri ve Birliğin bütün faaliyetlerine ışık tutan temel bir ilkedir.

1 Kasım 1993 tarihinde yürürlüğe girmiş bulunan Avrupa Birliği Anlaşması Madde F(2)’de şunlar belirtilmektedir: “Birlik, 4 Kasım 1950’de Roma’da imzalanan İnsan Haklarının ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına ilişkin Avrupa Sözleşmesi’yle güvenceye alınan ve üye devletlerin ortak anayasal geleneklerinden kaynaklanan temel hakları Topluluk hukukunun genel ilkeleri olarak kabul eder.”

Avrupa Birliği, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nden kaynaklanan ve uluslararası topluluk tarafından 1993 Viyana Konferansı’nda yeniden teyit edilen şu üç temel ilkeyi benimsemektedir:

i) Ulusal, kültürel veya dini nitelikte hiçbir gerekçenin İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nde en üstün tutulan ilkelerin önüne geçemeyeceği anlamına gelen evrensellik ilkesi;

ii) Yurttaş hakları ve siyasi haklar ile ekonomik, sosyal ve kültürel haklar arasında ayrımı engelleyen bölünmezlik ilkesi;

iii) İnsan haklarının sahibi ve kalkınma sürecinin yararlanıcısı olarak insan üzerinde odaklaşan yeni bir  kalkınma  tanımıyla  bağlantılı  olarak  insan hakları, demokrasi ve kalkınmanın karşılıklı bağımlılığı ilkesi.

Lüksemburg’da toplanan Avrupa Zirvesi’nin insan haklarına ilişkin Haziran 1991 tarihli bildirgesinde ve insan hakları, demokrasi ve gelişmeyle ilgili olarak Konsey’in Kasım 1994’te kabul ettiği kararda dolaylı olarak yer verilen bu ilkelerin sonuçları şunlardır:

-İnsan hakları ile demokrasi arasındaki kesin tamamlayıcılık bağı: Eğer insan hakları bireyin eksiksiz gelişmesi için gerekli bir koşulsa demokratik toplum da, bireyin gelişimi için gerekli çerçeveyi oluşturması bakımından bu hakların kullanılması için gerekli bir koşuldur. Ayrıca, demokratik bir toplum bireylerin topluluğun yaşaması için gönüllü olarak verdiği desteğe dayandığından insan hakları böyle bir toplumun ön koşuludur.

-Müdahale etmeme ilkesinin göreceliliği: Şöyle ki, gerek hakların ihlali konusundaki kaygıların çeşitli biçimlerde dile getirilmesi gerekse bu hakların sağlanması yolunda yapılan talepler bir devletin içişlerine müdahale sayılamaz ve üçüncü ülkelerle diyalogların önemli ve meşru bir parçasını oluşturur.

·                    Birlik. Birlik, Topluluğun yol gösterici kavramıdır. Avrupa Birliği’ne üye ülkelerdeki sorunların üstesinden gelinebilmesinin, ancak Avrupa ülkelerinin onları ekonomik ve siyasal birliğe götüren yolda ilerlemeleriyle mümkün olacağı görüşü kabul edilmektedir.

·                    Eşitlik. Birlik ancak eşitliğin kural olduğu yerde ayakta kalabilir. Bununla kastedilen, yalnız Birlik vatandaşları arasında değil aynı zamanda üye devletler arasında da eşitliktir. Hiçbir Avrupa Birliği vatandaşının, milliyetinden dolayı mağdur edilemeyeceği ve ayrıma tabi tutulamayacağı Maastrich Antlaşması ile teyit edilmiştir.  Bütün Avrupa Birliği vatandaşları yasa karşısında eşittir. Üye devletler arasında eşitlik ilkesi ise hiçbir devletin diğeri karşısında öncelik taşıyamayacağı ve yüzölçümü, nüfus ve yapılanma gibi doğal farklılıkların sadece eşitlik ilkesi doğrultusunda ele alınması gerektiği anlamına gelir.

· Özgürlük. Avrupa  Birliği’nin temel değerlerinin bir diğeri özgürlüktür. Avrupa Birliği dört temel ekonomik özgürlük hedefini gerçekleştirmek için temelleri atılmış bir girişimdir.  Bu dört temel ekonomik özgürlük şunlardır:

i) İşgücünün serbest dolaşımı,

ii) İş kurma özgürlüğü ve hizmetlerin serbest dolaşımı,

iii) Malların serbest dolaşımı,

iv) Sermayenin serbest dolaşımı.

 

 şEKİL....

Yaygın deyimle bu temel özgürlükler, kurucu antlaşmalar çerçevesinde işadamlarının karar verme özgürlüğünün, işçilerin işyerlerini seçme özgürlüğünün ve tüketicilerin olabildiğince çok sayıda ürün arasından seçim yapma özgürlüğünün güvencesidir. Rekabet özgürlüğü, işadamlarının mal ve hizmetlerini görülmemiş genişlikte bir müşteri potansiyeline sunmalarına olanak vermektedir. İşçiler, Avrupa Birliği sınırları içinde her yerde kendi istekleri ve çıkarları doğrultusunda iş arayabilmekte ve işyerlerini değiştirebilmektedir. Rekabetin artması sayesinde tüketiciler büyük ölçüde genişleyen ürün yelpazesi arasından en ucuz ve en iyilerini seçebilmektedir.

Avrupa Birliği, sadece yukarıda belirtilen ekonomik özgürlükleri değil, aynı zamanda siyasal ve sosyal hak ve özgürlüklerin en etkin bir şekilde korunduğu ve gözetildiği bir toplum düzeni oluşturulmasını da savunmaktadır. İnsan hakları ve özgürlükleri, Avrupa Birliği’nin temel değer ve inanç sistemini oluşturur.

 

·                    Dayanışma. Özgürlüğün dayanışmayla tamamlanması gerekir; çünkü özgürlüğün sınırsızca ve düşüncesizce kullanılması her zaman başkalarının zararına işler. Bu nedenle Avrupa Birliği, kendi üyeleri arasındaki dayanışmayı temel bir ilke sayarak hem nimetlerin (yani refahın) hem de külfetlerin üyeleri arasında eşit ve adil biçimde paylaştırılması gereğine inanmaktadır.

· Güvenlik. Güvenlik ihtiyacı, Avrupa Birliği’nin temel değerlerinden bir diğeridir. Avrupa Birliği vatandaşlarının barış içinde yaşamaları ancak etkin bir güvenlik politikası ile mümkündür. Ancak güvenlik için barış tek başına yetmez. Bireylerin ve kurumların ekonomik karar ve tercihlerini de istikrarlı bir ortamda yapmaları da önem taşır.


 

[i] Topluluk hukuku ve Topluluk hukukunun kaynakları hakkında ayrıntılı bilgi için bkz., T.C. Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı, a.g.e., Borchardt, “Topluluk Hukukunun ABC’si”, Tuğrul Arat, “Avrupa Toplulukları Hukuku”, Avrupa Birliği El Kitabı, Ankara: Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası, 1995, ss. 29-52 ve http://www.deltur.cec.eu.int.

[ii] Bu kısımda sunulan bilgiler şu kaynaklardan derlenmiştir: Avrupa Birliği Avrupa Komisyonu Türkiye Temsilciliği, AB Kurumları, Ankara, 2000, Avrupa Birliği Avrupa Komisyonu Türkiye Temsilciliği internet sayfası (http://www.deltur.cec.eu.int), Borchardt, “Topluluk Hukukunun ABC’si”, Bozkurt, a.g.m., Yeltin, a.g.m. ve Erçin, a.g.m. Ayrıca, bkz. T.C. Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı, a.g.e. ve Karluk, a.g.e.

[iii] 2007 yılında üye olmaları halinde Romanya’nın Konsey’deki oyu 14, Bulgaristan’ın ise 10 olarak belirlenmiştir.

[iv] Tam üye olmaları durumunda Avrupa Parlamentosu’ndaki üye sayısı Romanya’nın 33, Bulgaristan’ın ise 17 olacaktır.

[v] Avrupa Birliği’nin hedefleri ve temel değerleri konusunda ayrıntılı bilgi için bkz. Borchardt, “Topluluk Hukukunun ABC’si”, ve http://www.deltur.cec.eu.int/.