ÜNİVERSİTE REFORMU YOLUNDA BİR AT YA DA İNEK SİNEĞİ OLMAK!..

 

 

Prof.Dr.Coşkun Can Aktan

 

“Sokrates, tanrının devletin başına musallat ettiği bir at sineğidir, her gün her yerde yöneticileri dürter, sıkıştırır, azarlar, peşlerini bırakmaz”

 

Milattan Önce V-IV üncü yüzyıllarda yaşadığı tahmin edilen Sokrates, Eski Yunan’da demokrasi uygulamaları sırasında Halk Meclisleri’nde tek başına da kalsa doğru bildiğini savunma yürekliliğini gösteren bir cesur bilge adam olarak bilinir. Sokrates, oligarşik yönetimin baskı ve haksızlıklarına karşı durmuş, sonra tekrar demokratik yönetimin yolsuzluklarını eleştirmiştir. Kendi deyimi ile o ”tanrının devletin başına musallat ettiği bir at sineğidir, her gün her yerde yöneticileri dürter, sıkıştırır, azarlar, peşlerini bırakmaz.”   Siyasal düşünceler tarihine ismini altın harflerle yazdıran soylular sınıfına sahip olmayan bu onurlu insan, haksızlıklara, adaletsizliklere karşı duyarsız ve ilgisiz kalmamış, aksine daima hak ve adalet için mücadele vermiştir. Ne var ki, bu onurlu kişiliği ona dostlar değil, düşmanlar kazandırmıştır.  M.Ö 399 yılında Sokrates Atina’nın tanrılarından başka tanrılara tapmakla yani Polis’in dininden sapmakla ve gençleri baştan çıkarmakla, onları ahlaksızlığa sürüklemekle suçlanmıştır. Yakın dostlarının kaçma önerilerini reddeden Sokrates baldıran otu içerek hayatına son vermiştir.[i]

Sokrates,  kendine “at sineği” yakıştırmasını yapan onurlu ve sorumlu bir bilge insandı. Maalesef, günümüzde üniversitelerde çalışan ve adına “bilim adamı” denilen bir çok insan  haksızlıklara, adaletsizliklere, kalitesizlik ve ahlaksızlıklara karşı “at sineği” olmayı beceremeyecek kadar korkak, ilgisiz ve duyarsızdırlar.

Ve onlar sadece ve sadece ünvan, makam, mevkilerle ilgilenmekte, bunlar için yalakalık ve yağdanlık yapmayı sürdürmektedirler.

***

Yıllar öncesinde genç bir asistan iken Dr.Tahir Hatiboğlu’nun Doğranan Üniversite kitabını satın almıştım. Hatiboğlu, üniversitelerde yaşanan haksızlıklara karşı mücadelesini anlatıyordu kitabında... O kitapta, Hatiboğlu, çaresizce verdiği mücadelede kendini bir inek sineğine benzetiyordu... Kitabında yeralan “İnek ile Sinek” başlığını taşıyan hikayeyi okuduğumda çok duygulandım. Önce hikayeyi kendi ifadeleri ile anlatmaya çalışayım:[ii]

“YÖK ve Doğramacı’ya karşı yürütülen çabada beni de etkili gören ve bundan zarar göreceğimden korkan ve üzülen bir hocam bir gün beni odasına çağırdı. Hocam, Gülhane’den bazı albayların önü açılsın diye ‘istimlak’ edilerek uzaklaştırılan ve sonra Gazi Tıp Fakültesi’ne geçen Prof.Dr.Kazım Kurtar’dı. Bir ay sonra yaşa sınırından emekli olacak olan hocam, belli ki bana öğüt vermek istiyordu.

Beni karşısına oturtan hocam sözlerine başladı:

Bak oğlum, ben seni severim. Sen biraz değil fazla aşırı gidiyorsun. Öykümü dinle de ders al.

Hocam öyküsünü ilkokuldan anımsıyor ve yazarını bilmiyordu.[iii] Başladı şiirsel öyküyü ezbere okumaya:

Bir gün koca bir inek

Pek çakıllı pek yokuş

Bir yoldan gidiyormuş

Sıska bir sivrisinek

Boynuzuna konarak,

Demiş kuzum bana bak

Yolumuz çok uzun

Yorulursa boynuzun

Haber ver de ineyim

Sana ağır gelmiyeyim

 

Bunu üzerine demiş inek, Budala sivrisinek

O kadar hafifsin ki Seni duymadım bile...

Öyküyü dinledikten sonra, ben de,

-Hocam, öyküden ders aldım. Burada sinek benim, inek kim?

Kazım Kurtar hoca şaşırdı. Böyle soru beklemiyordu, heyecanla;

-İnek olan da YÖK be oğlum, dedi.”

***

Çok ilginçtir, Hatiboğlu üniversitelerdeki yozlaşmayı ve YÖK’ü 11 Ocak 1992 tarihinde Ankara Kızılay-Güvenpark’ta yaptığı bir basın açıklaması ile kınadı ve ardından yazdığı kitap ve makaleleri yakarak protesto etti. Basına yaptığı açıklamada şunları söylüyordu:

“.... kitap yakmanın ne denli çağdışı ve bilim dışı olgu olduğunun bilincinde Eylül Üniversitesi adlı kitabımı.. kamuoyu huzurunda yakıyor, ışığında aydınlık üniversite diliyorum.”[iv]

Hatiboğlu, bildirgesinde sadece YÖK’ü protesto etenin ötesinde öğretim üyelerinin de ilgisiz ve kayıtsızlıklarını şu sözlerle kınıyordu:

“Açık tavır alma dürüstlüğünü göstermeyen öğretim üyelerini protesto ediyorum.”

***

Sokrates gibi  kendini “at sineği”ne  ya da Hatiboğlu gibi “”inek sineği”ne benzeten onurlu, dürüst, cesur, yürekli kaç tane bilim insanı  bulabilirsiniz acaba günümüzde?  Hazır masal ve öyküleri anlatmaya başlamışken Azop masalları’ndan bir başka hatırladığım masalı burada yeri gelmişken aktarayım:

“Avcının biri bir aslan izini arıyormuş. Bir oduncuya rast gelmiş: “Sen buralarda aslanın ayak izlerini gördün mü? Hayvanın ini nerededir, biliyor musun? Diye sormuş. Oduncu: “Ben sana aslanın kendisini gösterivereyim” deyince avcı korkudan sapsarı kesilmiş: “Ben onun izini arıyorum, kendisini aramıyorum ki” demiş.”[v]

 

***

Bu yazıda inek, sinek ve sivrisinekle ilgili aklıma gelen ne varsa onları anlatmaya çalışıyorum. Bilirsiniz, “Sinek, küçüktür ama mide bulandırır.” diye bir atasözümüz vardır...  Aramızda midemizi bulandıran kara sinekler o kadar çok ki? Keşke, at sineği ya da inek sineği olabilseler de bir işe yarayabilseler!..

Midemizi bulandıran sinekler olduğu gibi suyumuzu bulandıran, önümüzü kesen insanlar da az değil maalesef. Azop masallarından bir hikaye daha anlatayım size:

“Bir balıkçı bir ırmakta balık tutuyormuş. Ağlarını germiş, suyu bir kıyıdan öbür kıyıya kapatmış; sonra bir sicimin ucuna bir taş bağlamış, balıklar şaşırıp sersemleşsin de kendilerini ağa atsınlar diye başlamış suyu dövmeye. Oralarda oturanlardan biri gelmiş ve balıkçıya çatmış: “Ne vuruyorsun böyle be adam? İçtiğimiz suyu bulandırmak mı istiyorsun?” demiş. Balıkçı: “Ne yapalım? Sizin suyunuz bulanmasın diye ben acımdan mı öleyim?” demiş.[vi]

***

Bu yazıyı okuyacak her öğretim üyesinin ve dahası her insanın şunu düşünmesini istiyorum...

İlim adamı; ilgisiz, duyarsız, kayıtsız, sorumluluk almaktan çekinen, haksızlıklara ses çıkarmayan, adaletsizlikleri görmezlikten gelen birisi olamaz, olmamalıdır...

İlim adamı, tam aksine kendisini alçak gönüllülükle bir “at sineği”ne benzeten Sokrates kadar cesur ve yürekli bir insan olmalıdır.

Nerde!....

Mehmet Akif de böyle haykırıyor:

“Kuru dava ile olmaz bu, fakat ilm ister;

Ben o kudrette adam görmüyorum, sen göster?

Koca ilmiyeyi aktar da , bul üç tane fakih:

Zevk-ı fıkhisi bütün, fikri açık, ruhu nezih?

Sayısız hadise var ortada tatbik edecek;

Hani bir tane “usul” alimi, yahu, bir tek?


 

horizontal rule

[i] Ayferi Göze, Siyasal Düşünceler ve Yönetimler, 3.b. İstanbul: Beta Yayınları, 1986. s.14-15.

[ii] M.Tahir Hatiboğlu, Doğranan Üniversite, Ankara: Selvi Yayınları, 1994. s.208.

[iii] Yazarı bilinmediği ifade edilen öykü sanıyorum Azop masalları’nda geçiyor. Buna benzer bir hikaye için bkz: Aisopos Masalları, (Çev:N.Ataç), İstanbul: YKY Yayınları, 2002. s. 130.

[iv] M. Tahir Hatiboğlu, Doğranan Üniversite, Ankara: Selvi Yayınları, 1994. s.101.

[v] Aisopos Masalları, (Çev:N.Ataç), İstanbul: YKY Yayınları, 2002. s. 83.

[vi] Aisopos Masalları, (Çev:N.Ataç), İstanbul: YKY Yayınları, 2002. s. 49.