ARAŞTIRMA GÖREVLİSİ:

MİNNET, SADAKAT VE İTAAT ARASINDA!..

 

Prof.Dr.Coşkun Can Aktan

 

 

" Her türlü otorite alçaltıcıdır. Otoriteyi kullananları da, üzerinde otorite uygulananları da alçaltır... Belli bir sevecenlikle ve bazı ödüller ve karşılıklarla birlikte uygulandığında insanı ürkütücü derecede ahlaksızlaştırır. Bu durumda insanlar, üzerlerindeki korkunç baskının daha az bilincine varırlar ve böylece  yaşamlarını, evcil hayvanlar gibi, herhalde başka insanların düşüncelerinin yansıttıklarının bile farkına varmaksızın, başka insanların standartlarına göre yaşayarak, pratikte sanki başka insanların giymekten vazgeçtikleri eski elbiselerini giyermiş gibi ve tek bir an için dahi kendileri olmayarak, tatsız tuzsuz bir rahatlık içinde sürdürürler. Değerli bir düşünür, ‘özgür  bir insan, biraz  uyumsuz ve isyankar olmalıdır’ der. Ve insanlara rüşvet vererek uyum ve itaat göstermelerini sağlayan otorite de aramızda dolaşan aşırı besili bir barbarlık türüdür."

Oscar Wilde

 

İngiliz yazar Oscar Wilde’ın bu ünlü sözünü çok beğenir ve çok doğru bulurum... Ve doğrusunu söylemek gerekirse bu söz bana her zaman üniversitelerde bir kısım araştırma görevlilerinin içinde bulunduğu durumu hatırlatır...

20 yıllık akademik kariyerim boyunca üniversitelerde şunu gözlemledim... Araştırma görevlilerinin, büyük hocaların (!) takdirleri olmaksızın üniversiteye girmeleri neredeyse olanaksızdır. Onlar eğer isterlerse, sınav vs. formalitedir ve istenen kişi araştırma görevlisi kadrosuna atanır.

Bir kere bu ilk aşamadaki durum kaçınılmaz olarak  bir “minnet-sadakat-itaat” sürecini başlatır... Ardından neredeyse 6-10 yıl süren yüksek lisans ve doktora eğitimi... Bu süre içinde araştırma görevlisinin tüm hayatı deyim yerindeyse hocası ve tez danışmanı ile olan iyi ilişkilerine bağlıdır. Yeniden atama korkusu da cabası!...

Bu ilişki iki tarafı da ahlaksız yapmak için çok müsait bir ortam yaratır. Bir tarafta neredeyse keyfi ve sınırsız bir otoriteye sahip olan hoca ve diğer tarafta mesleği için hiç de hoşlanmadığı bazı işleri yapmaya razı olan bir araştırma görevlisi (öğrenci)!..

Oscar Wilde’ın dediği gibi otorite ahlaksızlaştırır...

İnsanın tabiatı, güç ve yetki sahibi olmaya ve bunu muhafaza etmeye çok elverişlidir. Bir kere bu otoriteye alışanların, bundan mağdur olmak istemeyecekleri insan doğası üzerinde yapılan gözlemlerden çok iyi anlaşılabilir.

Ve insanoğlu aynı zamanda çıkarı için dalkavukluk yapmaya, itaat etmeye de oldukça elverişlidir. Tüm insanlar için bu geçerli midir? Elbette hayır!... Fakat, böylesine bir sisteme izin vererek zafiyet içindeki bazı genç insanları sadakate ve itaate zorlamak, “özgür köle” (!) yapmak doğru mudur?

Eğer araştırma görevlisi sınavları merkezi bir sınav ile yapılmış olsa ve aday sınavı hakkı ile kazanmış olsa kendisini “minnet” borcu içinde hissetmez...

Hep söylerim ve yazarım:

İnsanları ahlaksızlaştıran sistemdir çoğu zaman...

Kendine özgüveni yüksek, kişilik sahibi, onurlu ve erdemli insanlar yetiştirmek için sistemi iyileştirmek gerekir.

Bugün üniversitelerimizde genç, pırıl pırıl araştırma görevlilerinin “minnet-sadakat-itaat” duygularından uzak kişilik sahibi yetiştirilmeleri için oyunun kurallarını değiştirmeliyiz.

“Oyuncuların davranışlarını belirleyen oyunun kurallarıdır”...[i]

Bu sözü asla unutmayalım...

Ne yapmalı?

1.       Araştırma görevlisi istihdamı mutlaka merkezi bir sınavla yapılmalı. Bu çalışma içerisinde önerdiğimiz APDS kriterleri esas alınmalı ve sınav yine bu çalışma içerisinde önerdiğimiz Öğretim Elemanları Seçme ve Yerleştirme Merkezi tarafından yapılmalı.

2.       Lisans-üstü eğitim-öğretim sınavları (yüksek lisan ve doktora) mutlaka merkezi sistemle gerçekleştirilmeli. Lisans eğitim için halen yürürlükte olan sistemin bir benzeri lisans-üstü sınav için de uygulanabilir.

3.       Lisans-üstü tez danışmanları tez jürisi içinde yer almamalı. Danışmanın ismi tez üzerinde yer almalı, fakat kendisi tez jürisi içinde yer almamalı. Bu radikal bir öneridir ve meslektaşlarımızın bir kısmının pek de hoşuna gitmeyeceğini tahmin ediyorum!...

Tez danışmanları ve tez jürileri danışmanın ya da bölüm başkanının teklifi ile belirlenmemeli. Bazı üniversitelerde tez jürileri danışman, anabilim dalı başkanı veya bölüm başkanı teklifinin Enstitülere teklifi ile gerçekleşmektedir. Bu aşamada kayırma-kollama eğilimleri ortaya çıkmaktadır.

Danışmanlık atamalarında ve tez jürilerinin belirlenmesinde ayrıntılı önerilerimiz bu kitap içerisinde “Lisans-Üstü Eğirimde Kalitenin Artırılmasına Yönelik Öneriler” bölümünde yeralmıştır.

Tekrar ifade edelim ki, mevcut sistem kişilik sahibi, özgür, kendine özgüveni yüksek öğretim elemanı yetiştirilmesini engellemektedir. Ben akademik mesleğe ilk adım attığım yıllarda araştırma görevlisi (eski deyimle “asistan”) hocasının çantasını taşıyan birisi olarak görülürdü. Bunun saygıdan uzak bir itaat sistemi olduğu pekala biliniyordu.

Bugün de  aynı sistem “çanta taşıma” espirisi bir yana aynen devam etmektedir.

Araştırma görevlisinin akademik kariyeri önemli ölçüde birlikte çalıştığı hocasına sıkı sıkıya bağlıdır.

Gösterdiğiniz saygının (!) karşılığında daha fazla korunabilirsiniz.. Tıpkı Oscar Wilde’ın dediği gibi:

“Otorite...belli bir sevecenlikle ve bazı ödüller ve karşılıklarla birlikte uygulandığında insanı ürkütücü derecede ahlaksızlaştırır. Bu durumda insanlar, üzerlerindeki korkunç baskının daha az bilincine varırlar ve böylece  yaşamlarını, evcil hayvanlar gibi, herhalde başka insanların düşüncelerinin yansıttıklarının bile farkına varmaksızın, başka insanların standartlarına göre yaşayarak, pratikte sanki başka insanların giymekten vazgeçtikleri eski elbiselerini giyermiş gibi ve tek bir an için dahi kendileri olmayarak, tatsız tuzsuz bir rahatlık içinde sürdürürler.”

Mevcut bu “log-rolling” sisteminden uzaklaşmamız gerektiğine inanıyorum:

   “Sen benim kütüğümü yuvarla, ben de seninkini”

(you roll my log, I will log yours.”

Seneca

 

Bu ahlak dışı sistemden bir an önce kurtulmamız gerekir.

 


 

horizontal rule

[i] Bu söz Nobel Ekonomi ödülü sahibi Douglas North’a aittir. Bkz: Ömer Demir, Kurumcu İktisat, İstanbul: Vadi Yayınları, 1996. s.175.